Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4165 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 2588 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : KARTAL 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/12/2006NUMARASI : 2005/255-642Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı M.. eşi diğer davalı P...da ortak çocukları olduğunu, eşi ile aralarındaki geçimsizlikten dolayı ayrı yaşadıklarını, akrabaların araya girmeleri ile geçimsizliğin azaldığı dönemde iyi niyetli olarak davalı M..vekaletname verdiğini, davalının vekaleti kötüye kullanarak maliki olduğu ..ada .. nolu parseldeki ..nolu bağımsız bölümü el ve işbirliği içerisinde olduğu diğer davalı kızına temlik ettiğini ileri sürerek, iptal ve tescil isteminde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, vekaletin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı Pınar vekili ve davalı Müslimet tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma istemi değerden reddedilerek, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu..ada ..nolu parseldeki ..nolu bağımsız bölümün kayden davacı C..ait olup, vekil M..tarafından taşınmazın ..payının 25.9.2002 tarihli akitle tarafların müşterek çocukları olan diğer davalı P.. intikal ettirildiği anlaşılmaktadır.Davacı, vekil M..vekalet görevini kötüye kullanmak ve kendisini zararlandırmak amacıyla taşınmazdaki pay temlikini gerçekleştirdiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumluÖte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olaya gelince; veki M..davacının eşi, kayıt maliki P.. ise müşterek evlilikten olan çocukları olduğu görülmektedir. Vekaletname içeriğinden, çekişme konusu taşınmazın parsel numarası ve satılması gerekli olan payın belirtilmek suretiyle verildiği ve buna göre de yapılan temlikin davacının iradesi ve bilgisi dahilinde yapıldığı dosya kapsamı ile sabittir.O halde, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığından söz edilemez.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.4.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.