Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4154 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 2620 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : BOLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/01/2009NUMARASI : 2007/328-2009/2Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakan dedeleri S. Ç.’ın çekişme konusu taşınmazları ölünceye kadar bakım akdi ve satış yoluyla davalılara temlik ettiğini, tüm temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, payları oranında iptal ve tescil istemişler, yargılama sırasında davacı İ.davasından feragat etmiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, Davacı İ.yönünden davanın feragat nedeniyle reddine; davacı A. yönünden ise, murisin mal kaçırma kastının olmayıp kendisine bakan ve ilgilenen ve de kendisiyle birlikte çalışan varislerine emeklerinin karşılığını vermek amacıyla hareket ettiği ve sağlığında mallarının bir kısmını paylaştırma kastı taşıdığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı A.Ö.vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, Borçlar Yasasının 18. maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali- tescil isteğine ilişkindir.Davalılar, miras bırakanın davacılara da taşınmaz verdiğini, çekişmeli taşınmazları bedel ödeyerek satın aldıklarını, ancak murisin yakınları oldukları için uygun koşullarda satış yapıldığını bildirip davanın reddini savunmuşlar, davacılardan İ. Ö. vekili 11.4.2008 günlü oturumda davadan feragat etmiş, mahkemece temliklerin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Miras bırakan S.'in 5.4.2007 tarihinde vefat ettiği, mirasçıları olarak kendisinden önce vefat eden kızı İ.ten olma torunları olan davacılar ile dava dışı eşi ve kızı H. ile yine çocukları olan bir kısım davalıların kaldıkları, murisin 457 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu K.'e 697 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu H.'ye 15.10.1995 tarihinde satış suretiyle 64 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümünü satış suretiyle 28.12.1998 tarihinde davalı kızı K.'ye ve davalı damadı Ü..a , 196 sayılı parseldeki 3 nolu meskenin kat irtifakına ayrılan 1/6 arsa payını davalı A.'e 1.3.2005 tarihinde satış suretiyle, 64 nolu parseldeki 1 nolu meskeni davalı torunu A.'e, 7 nolu meskeni de yine davalı torunu İ.'ya 12.5.1994 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiği kayden sabittir..Davalı torunların murise karşı bakım borcunu yerine getirdikleri ve 64 nolu parseldeki 1 ve 7 nolu bağımsız bölümlerin temlikinin muvazaalı olmadığı belirlenmek suretiyle anılan taşınmazlar yönünden davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.Davacı Ahmet'in bu taşınmazlara yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.Davacının diğer taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarına gelince;Miras bırakanın müteahhitlik yaptığı, mal satmaya ve paraya ihtiyacının olmadığı, daha bir çok taşınmazının bulunduğu tartışmasızdır.Davalılar, murisin davacılara da taşınmazlar verdiğini, mallarını paylaştırmayı amaçladığını savunmuşlarsa da paylaştırma ancak mirasçılar arasında olabileceğinden, henüz mirasçı olmayan davalı torunlar ile davalı damadın bu savunmalarına itibar edilmemiştir.Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden davalı torun A. ile davalı damat Ü.'a satış şeklinde yapılan temliklerin bedelsiz diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.Öte yandan;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, davalılar torun A. ve damat Ü.'a temlik edilen taşınmazlar hakkındaki davanın kabul edilmesi, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi ve her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması, böylece yukarda değinilen anlamda mirasçılar arasında bir paylaştırma yapılıp yapılmadığının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre çekişmeli 457-697 ve davalı K.'ye temlik edilen 5 nolu bağımsız bölümle ilgili bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek ve delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Kabule göre de, avukatlık ücretine esas alınması gereker dava değeri iptal konusu yapılan payla sınırlı olduğu halde bu yön gözardı edilerek davalılar lehine fazla avukatlık parası tayin ve takdir edilmesi de isabetsizdir.Davacının bu yönlere hasren temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 6.4.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.