Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4147 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 13219 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : GÖLBAŞI(ANKARA) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/12/2011NUMARASI : 2009/461-2011/995Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil ile haciz şerhlerinin kaldırılması davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, tapu iptali ve tescil ile taşınmazlar üzerindeki haciz şerhlerinin kaldırılması isteğine ilişkindir.Mahkemece, çekişmeli 1932 parsel ile 1429 ada 2 parsel, 1449 ada 1 parsel ve 1450 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar bakımından iptal - tescil isteğinin kabulüne, 1436 ada 1 parsel bakımından ise bu parselin teknik alt yapı alanı olarak belirlendiğinden iptal ve tescil isteğinin reddine, tapudaki haciz şerhlerinin kaldırılması isteğinin ise haciz alacaklıları bu davada yer almadıklarından reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.Davacı, öncesinde Hazineye ait olan çekişmeli 1932 ve 4305 sayılı parsellerin imar planında yol -otopark ve yeşil alan olarak ayrılması nedeniyle, İmar Kanununun 11 maddesi uyarınca kamu ortak kullanımına açık olmak üzere davalı Gölbaşı Belediyesine terk edildiğini, taşınmazların tapu kayıtlarında başka bir amaçla kullanılamayacağı, ileride imar planı değişikliği ile kullanış şeklinin özel mülkiyete konu olabilecek hale getirildiği takdirde idari yoldan Hazine adına tescil edileceği şerhinin bulunmasına karşın, 4305 parselde imar değişikliğine gidilerek özel mülkiyete konu olabilecek hale getirildiğini, yine 1932 parselin bir kısmının da kafe ve restoran olarak kiraya verilerek kullanıldığını ileri sürerek, 1932 parsel ile 4305 parselde imar uygulaması ile oluşan 1429 ada 2 parsel, 1436 ada 1 parsel, 1449 ada 1 parsel ve 1450 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar bakımından tapu iptali ve tescil isteğiyle eldeki davayı açmış, ayrıca davalı Gölbaşı Belediyesinin borçları nedeniyle taşınmazların tapu kayıtlarında bulunan haciz şerhlerinin de kaldırılmasını istemiştir.Hemen belirtilmelidir ki,davanın taşınmazın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Davanın harca esas gerçek değerinin dava dilekçesinde belirtilen değil, keşfen belirlenecek değer olacağı da kuşkusuzdur. Taşınmazın aynı ile ilgili davalarda HUMK'nun 413. maddesi ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 26, 27, 28, 30 ve 32. maddelerinin öngördüğü işlemin yerine getirilmesi ve gerekli olan harcın alınması zorunludur. Ne var ki, dava 20.000 TL değer gösterilmek suretiyle açılmış ,mahkemece taşınmazların dava tarihindeki değeri keşfen saptanmasına karşın, keşfen saptanan değer üzerinden değil,dava dilekçesinde gösterilen bu değer üzerinden nispi karar ve ilam harcına hükmedilmiştir. Mahkemece, dava dilekçesindeki değer esas alınmak suretiyle eksik harca hükmedilmiş olması doğru olmadığı gibi, haciz şerhlerinin kaldırılması isteği bakımından da verilecek kararın haciz alacaklılarının haklarını etkileyeceği gözetilerek, haciz şerhi olan kişilerin tespitiyle davada yer almalarının sağlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken,yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Tarafların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususlar bakımından şimdilik inceleme yapılmasına yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.3.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.