Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4146 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 16327 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : NİZİP ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/07/2012NUMARASI : 2012/9-2012/842Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı M.. B.. tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece , elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin ise her bir davalı yönünden ayrı ayrı kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacılar, davalılar ile birlikte kayden paydaşı oldukları 128 ada 95 parsel sayılı taşınmazı yaptıkları fiili taksime göre kullandıklarını, ancak davalıların taksimden bir süre sonra kendilerine özgülenen yere elattıklarını ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli 128 ada 95 parsel sayılı taşınmazın taraflar arasında paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, taraflar dışında başkaca paydaşın bulunmadığı, mahkemece yapılan uygulama ile krokide (A) ile gösterilen bölümün davalı C.. tarafından, (B) ile gösterilen bölümün davalı M.. tarafından, ( C ) ile gösterilen bölümün ise davacılar tarafından kullanıld??ğı, davalıların zeminde kullandıkları bölümlerin paylarına göre fazla olduğunun saptandığı, tanıkların da 25 yıldır taşınmazın zemindeki saptanan bu haliyle kullanıldığını beyan ettikleri anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; çekişmeye konu taşınmaz paylı mülkiyet üzere olup her paydaşın payı oranında yararlanmasının asıl olduğu, ancak değinilen mülkiyete tabi taşınmazda davacı paydaşların paylarına karşılık çekişmesiz olarak kullandıkları bölümün bulunduğu,bu şekildeki fiili kullanma biçiminin 25 yıldır devam ettiği, iddia edilen şekilde davacılara özgülenen bölüme elatmanın bulunmadığı dosya kapsamı ile sabittir.Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.