Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4143 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 731 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : HATAY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/07/2005NUMARASI : 2003/598-219Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden paydaş olduğu ..parsele 3 katlı konut yaptığını, gayri resmi birlikte oturduğu dava dışı M..B..evin yapılmasından sonra aynı taşınmazda 1997' de pay alarak yapay anlaşmazlık çıkarıp, kendisini evden kovarak taşınmazın fiilen sahibi olup, 3.kişilere sattığını, halen davalıların taşınmazdaki eve yerleştiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davacının dava dışı M..aleyhine aynı yere ilişkin açtığı davanın reddedilip, kesinleştiğini bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.Davacı, davalı M..yönünden davasından feragat etmiştir.Mahkemece, davacı iddiası sabit görülmeyerek, davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 7.3.2006 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat M..D...geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vs. vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü : -KARAR-Dava, elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden, Hatay 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/335 Esas-2002/110 Karar sayılı kesinleşmiş ilamından çekişme konusu ..parsel sayılı taşınmazda davacının 1994'te 67759/3386880 pay satın alarak kayden paydaş olduğu ve anılan taşınmaza yapılandığı, söz konusu yapıyı (evin) davacı ile davalı yanın kök bayii dava dışı M..B..'in birlikte yaptırdıkları, M... B..'in taşınmazdaki payını 31.3.1997 ve 1.8.2002 tarihlerinde dava dışı kişilere temlik ettiği, davalı A..'nin dava dışı S..tan 10.9.2003 tarihinde pay satın aldığı, davalı İ..'in ise kayda dayalı bir hakkı bulunmadığı, davalı A..nin oğlu olup, babasının payına hasren çekişmeli taşınmazdaki evi birlikte tasarruf ettikleri anlaşılmaktadır.Davacı, çekişme konusu taşınmazda payına karşılık kullandığı ve kullanabileceği bir yer bulunmadığını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.İddianın bu içeriğine göre taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun 688 ve devamı maddeleri uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.Somut olaya gelince; belirlenen olgular, yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının dava konusu taşınmazda payına karşılık tasarruf ettiği bir yer bulunmadığı, davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleştiği görülmektedir.Hal böyle olunca, davacının payına yönelik elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gerekçelerle davanın reddedilmiş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.12.2005 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 450.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 16.4.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.