MAHKEMESİ : BANDIRMA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/03/2012NUMARASI : 2010/340-2012/115Yanlar arasında görülen alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı, paya hasren alacak isteğine ilişkindir. Mahkemece temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı olan F.. E..'in 1923 doğumlu olup, 26.07.2010 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak kızları olan davacı ve davalı ile kendisinden önce ölen, oğlu A..'in çocukları olan dava dışı Z.. ile S..'ın kaldığı, murisin malik olduğu 798 ada, 4 parsel sayılı taşınmazı 16.12.2008 tarihinde kızı olan davalıya ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiği, onun da muris ölmeden bir ay evvel 14.06.2010 tarihinde dava dışı M.. K..'na satış suretiyle aktardığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.511 ( 6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının m. 611)). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (B.K.m.5l4 (6098 sayılı Türk Borçlar yasasının m614)).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (B.K.m.l8 (6098 sayılı Türk Borçlar yasasının m. 19)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın davalıya temlik edildiği tarihte murisin 77 yaşında olduğu, diğer mirasçıları ile aralarında herhangi bir problemin olmadığı, miras bırakanın geride 334 ada, 7 parsel, 296 ada, 24 parsel, 32 ada, 19 parsel, 118 ada, 58 parsel, 315 ada, 27 parsel, ve 373 ada, 44 parsel olmak üzere, mesken ve zeytinlik niteliğinde altı adet taşınmazının bulunduğu, davalının da bakım borcunu yerine getirdiği, bu haliyle temlikin makul ölçüler içinde olduğu anlaşılmaktadır.Açıklanan somut olgular, yukardaki ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, temlikin bakım karşılığı olduğu, davalının da bakım borcunu yerine getirdiği sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.