Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4122 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 1729 - Esas Yıl 2008
MAHKEMESİ: SİNCANLI (SİNANPAŞA) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 27/02/2007NUMARASI: 2005/1-2007/23Taraflar arasında görülen davada;Davacılar,miras bırakanları H...’in,maliki olduğu 71 parsel sayılı taşınmazını, mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile torunu olan davalıya satış yoluyla temlik ettiğini,aslında bağışlandığını,miras bırakanın yaşlılığından yararlanılarak temlikin gerçekleştirildiğini ileri sürerek,tapu iptali ve murisleri adına tescilini,olmazsa tenkisini istemişlerdir.Davalı,davanın reddini savunmuştur.Mahkemece,temlikin mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak yapılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Karar,davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla;Tetkik Hakimi . raporu okundu,düşüncesi alındı.Dosya incelendi,gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konus 71 parsel sayılı taşınmazın tarafların miras bırakanı H... D... tarafından 30.12.2002 tarihli akit ile torunu olan davalıya satış yolu ile temlik ettiğini anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır.Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını,mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı? yoksa mal kaçırma amacın mı? üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.Somut olaya gelince; taşınmazın satış aktinde gösterilen bedel ile gerçek bedeli arasında aşırı oransızlık bulunması, murisin varlıklı bir kimse olup, mal satmaya ihtiyacının bulunmaması, davalının alım gücünün olmaması, satışa rağmen murisin mal varlığında gözle görülebilir belirgin bir artışın ya da ihtiyacında kullanıldığına ilişkin bir harcamanın belgeleriyle ortaya konulamaması, dinlenen tanık beyanları ve diğer deliller ve yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde birlikte değerlendirildiğinde, murisin gerçek niyetinin diğer mirasçıları miras hakkından mahrum etmek olduğu ve taşınmazı muvazaalı olarak davalıya devrettiği sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek davanın reddedilmiş olması doğru değildir. Davacıların, temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.