Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4119 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18303 - Esas Yıl 2013





Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında iptal ve tescil olmadığı taktirde tenkis isteklerine ilişkin olup bilahare davacı taraf, tenkis isteğinden vazgeçmiştir.Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 834 parsel sayılı taşınmazın, tarafların kök murisi H. Ş.'in ölümüyle mirasçılarına intikal ettiği ve mirasçılar tarafından satış suretiyle davalı İ.. Ş..'e devredildiği, davalı İ.. Ş..'in taşınmazın 8/102 payını amcası A.Ş'e, 94/102 payını ise mirasbırakan D. Ş.'e sattığı, bilahare D.. Ş..'in satın aldığı 94/102 payı davalı İ.. Ş..'e 23.11.1999 tarihinde satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki, tapu iptal ve tescil davaları kayıt maliki aleyhine açılabileceğinden, dava konusu taşınmazda kayıt maliki olmayan İ.. Ş.. dışındaki davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiş olması bu gerekçeyle doğrudur. Davacı tarafın, İ.. Ş.. dışındaki davalılara yönelik temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olayda, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır. Zira mahkemece, mirasbırakan D. Ş.'in 23.11.1999 tarihli temliki yapmasındaki gerçek iradesi açıklığa kavuşturulmamış, temlikin mal kaçırma kastıyla yapılıp yapılmadığı yeterince irdelenmemiştir. Bu anlamda devir tarihinde mirasbırakan ile taraflar arasındaki beşeri ilişkileri, mirasbırakanın malvarlığı, başka taşınmazı bulunup bulunmadığı ve taşınmazlarını satmasını gerektirir makul bir nedeni olup olmadığı yeterince araştırılmamıştır.Hal böyle olunca muvazaa iddiasının yukarıda ilkeler uyarınca araştırılması, mirasbırakanın gerçek irade ve amacının duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacı tarafın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.