Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4117 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18045 - Esas Yıl 2013





Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisilm davası sonunda, yerel mahkemece elatmanın önlenmesi bakımından davanın açılmamış sayılmasına, ecrimisil yönünden ise davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi B. E. 'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, bağımsız bölüme el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, elatmanın önlenmesi bakımından davanın açılmamış sayılmasına, ecrimisil yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, elatmanın önlenmesi bakımından, başlangıçta yatırılmayan harcın verilen süreye rağmen ikmal edilmediği saptanarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Tarafların bu yönde değinen temyiz itirazları yerinde değildir reddine,Tarafların ecrimisil istemine yönelik temyiz itirazlarına gelince, bilindiği, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK'nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı)Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK'nın 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir. Bu nedenle, özellikle tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir. Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira paraları araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilerek resen emsal araştırılmalı, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.Somut olayda tanık anlatımlarından davalının davacının rızası ile çekişme konusu taşınmazda oturmaya başladığı ancak 2008 yılından sonra davacının kullanıma son verilmesini istemesine rağmen davalının taşınmazı boşaltmayıp, kullanmaya devam ettiği, Ankara 14. Noterliğinin 06.01.2009 tarih ve 189 yevmiye nolu işlemi ile vekil tayin edilen C.. D..'nin de vekaletin başka bir taşınmaz kiralanması amacıyla verildiğini ifade ettiği, kaldı ki davalı ile kızı arasında düzenlenen 20 yıllık kira sözleşmesinin de vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle yapılması nedeniyle de geçerli olmadığı anlaşılmaktadır.Bu durumda, davacının muvafakatını geri aldığı tarihten sonra davalının haksız işgalci sayılacağı ve bu tarihten sonraki dönem için ecrimisile hükmedilmesi gerektiği açıktır.Ne varki, muvafakatın geri alınması, herhangi bir şekle bağlı olmamakla birlikte dava konusu taşınmazın kullanımına rıza gösterilmediğine yönelik irade beyanı içermelidir. Bu nedenle davacı tarafından verilen vekaletname ile muvafakatın geri alındığını söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.Hal böyle olunca,davacının muvafakatını ne zaman geri aldığı tespit edilerek bu tarihten dava tarihine kadar olan dönem için yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Tarafların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.