MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekillerince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.04.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar ... v.d. vekili Avukat ... ile temyiz edilen vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil ya da tenkis isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakan....'nün, 18 parsel sayılı taşınmazdaki 9 nolu bağımsız bölümünü davalı kızı ...'ye satış suretiyle temlik ettiğini, ondan da diğer davalı ...'a devredildiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescil ya da tenkise karar verilmesini istemiştir.Davalı ..., tapu siciline güvenerek taşınmazı satın aldığını, satış bedelini ödediğini, kira sözleşmesi ile ...'nün annesi ile birlikte kullanmaya devam ettiğini belirtip davanın reddini savunmuş, diğer davalılar ise davada ... husumet yöneltilemeyeceğini, murisin yaptığı satış işleminin geçerli olduğunu, miras bırakanın davacı lehine de kazandırmalar yaptığının vasiyetname ile sabit olduğunu, miras bırakanın çok sayıda taşınmazı kaldığını, saklı payı ihlal kastı taşımadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece, " denkleştirme savunması üzerinde durulması, muvazaa iddiasının kanıtlanması halinde son kayıt malikinin iyiniyetli olup olmadığının araştırılması, davanın reddi gerektiği kanaatine varıldığı takdirde tenkis isteği bakımından bir değerlendirme yapılması"gerektiği gerekçeleri ile bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, mirasbırakanın yaptığı temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu,son kayıt malikinin de iyiniyetli olmadığı gerekçeleri ile tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakanın, maliki olduğu 18 parsel sayılı taşınmazdaki 9 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini 11.12.1985 tarihli akitle davalı kızına satış yoluyla temlik ettiği, aynı akitle 1/2 payın intifa hakkını kendi üzerinde bıraktığı, 1/2 payın intifa hakkını ise davalı eşi ... satış suretiyle temlik ettiği, 22.8.2005 tarihinde muris ve eşi Zekiye'nin intifa haklarından davalı kızları .... lehine feragat ettikleri, onunda aynı tarihte çekişmeli bağımsız bölümün tam mülkiyetini diğer davalı ...'a satış suretiyle devrettiği, murisin 2.1.2009 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak davacı oğlu Sami, davalı kızı ... ve davalı eşi ...'nin kaldıkları anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan mirasbırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut olaya gelince; mirasbırakanın 1.2.1990 tarihinde noterde düzenlenen vasiyetname ile çekişme konusu taşınmazın intifa hakkını ve çıplak mülkiyetini davalı eşi ve kızına bıraktığı, davacı oğluna ise maddi yardımlar yaptığını ayrıntıları ile belirttiği, diğer taşınmazların da yasanın öngördüğü şekilde tüm mirasçıları arasında paylaştırılmasını vasiyet ettiği, murisin ölümünden sonra ise 12 adet taşınmazının kaldığı anlaşılmaktadır.Nitekim, murisin davacıya bir kaç kez iş kurduğu, para yardımında bulunduğu, sonrasında davacının iflas ettiği hususları tanık anlatımları ile doğrulanmıştır. O hâlde; Dairenin bozma ilamı doğrultusunda toplanan delillere, tanık anlatımlarına ve anılan vasiyetname içeriğine yukarıda değinilen ilkeler ışığında bakıldığında, mirasbırakanın davacıya yapmış olduğu parasal yardımlar ile davalı kızı ve eşine yapılan temlikler birlikte değerlendirildiğinde, murisin gerçek iradesinin sağlığında hak dengesini gözeterek, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmak olduğu, bir başka ifade ile mal kaçırma iradesi taşımadığı sonucuna varılmaktadır.Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü ( 6100 sayılı yasanın geçici 3. maddesi delaleti ile) 1086 sayılı HUMK.nun 428 maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 05.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.