Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4091 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 2315 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : MENDERES ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/03/2007NUMARASI : 2006/291-2007/117Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 604 ada 33 parsel sayılı taşınmaza davalının muhdesat yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteminde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 604 ada 33 parsel sayılı taşınmazın kayden davacı Hazineye ait olduğu, davalının taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı ancak, üzerinde davalıya ait taşkın olacak şekilde binanın bulunduğu anlaşılmaktadır.Davalı, taşkınlığın imar uygulamısı sonucu oluştuğunu, esasen imar öncesi 892 nolu kadastral parselin kendisine ait olduğunu ve üzerine bina yapıldığını, imar şuyulandırması sonucu mülkiyeti Hazineye bırakılan çekişme konusu taşınmazda kaldığını savunmuştur.Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince, gerçekten de, savunmada belirtildiği üzere davalının kendi taşınmazına yapmış olduğu yapının imar uygulaması sonunda davacıya bırakılan çap kapsamında kaldığının saptanması halinde davalının yapının kaim bedeline hak kazanacağı açıktır. Öte yandan, taşkınlığın davalının iradesi dışında idari bir karar sonucu meydana geldiği gözetildiğinde davalının davanın açılmasına sebebiyet verdiği düşünülemeyeceği gibi harç, avukatlık ücreti ve sair yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı da tartışmasızdır.Oysa, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve soruşturmanın hükme yeterli ve elverişli olduğu söylenemez.O halde, davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.