Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 409 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11224 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : KANDIRA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/01/2013NUMARASI : 2011/830-2013/53Taraflar arasındaki davadan dolayı Kandıra Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 17.01.2013 gün ve 2011/830 Esas - 2013/53 Karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 19.11.2013 gün ve 14707-16255 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava; tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece; dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davası olarak nitelendirilmiş, yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, "davanın kabulüne" ilişkin olarak verilen karar Dairece; "...Somut olayda, davaya konu 3 parça taşınmazın kadastro tespitinde senetsizden zilyetliğe dayalı olarak davalı adına tespit ve tescil edildiği, tapusuz taşınmazlar uzerindeki zilyetliğin devrinden ibaret olan ve geçerlilık unsuru taşıyan hak yada haklar yönünden 01.04.1974 günlü ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın uygulama yeri bulunmadığı, başka bir anlatımla, zilyetlikten ibaret olan hakkın devri hususuna ilişkin gizli sözleşmenin, hiçbir şekil şartına bağlı olmadığından geçerli olduğu, açıklanan nedenlerden ötürü davanın reddine karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuştur.Ne var ki, davacılar dava dilekçesinde; çekişmeye konu taşınmazların, kadastro tespiti sırasında, kök mirasbırakan "Recep Elmas" mirasçıları adına tespit ve tescil edilmesi gerekirken gerçeğe aykırı beyana dayalı olarak murisin tek mirasçısı gibi davalı "R. oğlu, M.. E.." adına tescil edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Nitekim dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 23/08/2005 tarihli, kadastro tespit çalışmaları sırasında davaya konu taşınmazların, senetsizden R. oğlu, M.. E..'a intikal ettiği, davalının nizasız ve fasılasız 20 yılı aşkın süredir malik sıfatı ile zilyetliğinde bulundurduğu gerekçesiyle adına tespit ve tescil edildiği, öte yandan, mahkemece yapılan keşifte dinlenen tanıkların; murisin ölümünden sonra erkek çocukları arasında yapılan paylaşım sonucu çekişmeye konu taşınmazların davalının tasarrufuna bırakıldığını ifade ettikleri, dolayısıyla muris tarafından yapılmış bir temliki işlemin bulunmadığı anlaşılmaktadır. O halde yukarıda açıklanan olgular ve iddianın ileri sürülüş biçiminden; davada muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılmadığı, davada muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılmış olsa idi Daire bozma ilamının yerinde olacağında da kuşku yoktur.Bu durumda; davada dayanılan istek bakımından inceleme yapılması gerekirken hukuki nitelemede yanılgıya düşülerek muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı değerlendirme yapılmış olması doğru değildir. Anılan bu husus karar düzeltme isteği üzerine yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davacı vekilinin bu yöne değinen karar düzeltme isteğinin 6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 440. maddesi gereğince kabulüne, Dairenin gün ve 2013/14707 Esas- 2013/16255 Karar sayılı, bozma ilamının ortadan kaldırılmasına ve yerel mahkemenin 17/01/2013 gün ve 2011/830 Esas, 2013/53 Karar sayılı kararının açıklanan bu nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince değişik gerekçe ile BOZULMASINA, 15.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.