MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/07/2012NUMARASI : 2010/585-2012/345Yanlar arasında görülen tapu iptali,tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla duruşma talebi dava değeri yönünden reddedilip,dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, kaynağını Borçlar Yasasının 18. maddesinden (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 19. maddesi) alan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 6452 ada 3 parselde yer alan 1 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini, davalıların 25/12/1995 tarihli, resmi akitle dava dışı S.. K..'tan satış yoluyla edindikleri anlaşılmaktadır.Davacılar dava dilekçesinde ; anılan temlikte satış bedelinin ortak mirasbırakan tarafından ödendiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Mahkemece; mirasbırakanın üçüncü kişiden bedelini ödeyerek (gizli bağış) taşınmazın 1/2 payla, davalılar adına tescil ettirme işleminde 01.04.1974 tarih,1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek tapu iptali ve tescil isteği yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında ve yargılama sırasında dava konusu taşınmazın, dava tarihi itibariyle keşfen belirlenen dava değeri üzerinden harcın tamamlanmadığı gözetilerek dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden davalılar yararına avukatlık ücretine hükmedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ve davalıların ise avukatlık ücretine ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince: davacı taraf tapu iptali ve tescil isteği yanında tenkis isteğinde de bulunmuştur.Bedellerin muris tarafından ödenmesi halinde tenkise konu olabileceği kuşkusuzdur.Ne var ki, mahkemece tenkis isteği yönünden bir araştırma ve inceleme yapılmış değildir. Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üç aylık iaşe, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belilenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir. Hal böyle olunca; tenkis isteği yönünden yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda bir inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus üzerinde durulmaksızın yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin hacrın temyiz edene geri verilmesine, 21.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.