MAHKEMESİ : TRABZON 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/03/2012NUMARASI : 2009/208-2012/57Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve zararın tazmini davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalılar tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu,açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve zararın tazmini isteklerine ilişkin olup davalı savunma yoluyla MK'nın 725. maddesi uyarınca temliken tescil isteğinde bulunmuş mahkemece; tazminat isteği bakımından feragat beyanı nedeniyle karar vermeye yer olmadığına, elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, temliken tescil isteğinin, koşulları gerçekleşmediğinden reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kat irtifakı kurulu, dava konusu 883 ada, 32 parsel sayılı taşınmazda davacıların, komşu 193 parsel sayılı taşınmazda ise davalıların kayıt maliki oldukları, davalıların, taşınmazlarına inşaa ettikleri binanın davacılara ait taşınmaza 5.94 m² taşkın olduğu, keşif sonucu bilimsel verilere ve teknik usullere göre düzenlenen ve hükme yeterli olduğu anlaşılan bilirkişi rapor içeriğiyle sabittir.Öncelikle vurgulamak gerekir; haksız inşaattan kaynaklanan temliken tescil isteklerinin müstakil davaya konu olacağı sabit iken taşkın inşaat nedeniyle temliken tescil isteklerinin savunma yoluyla da ileri sürülebileceği gerek yargısal, gerekse öğretide benimsenen kuraldır. Esasen bu hususun gerek yargılama sırasındaki beyanları gerekse temyiz dilekçesinin içeriği itibariyle davacının da kabulünde olduğu tartışmasızdır.Bilindiği üzere; taşkın yapılarda, sosyal ve ekonomik bir değeri yok etmemek ve yapının bütünlüğünü korumak amacıyla yasa koyucu Medeni Kanunun 722, 723, 724 ncü maddelerinde öngörülenlerden daha değişik ilkelere ihtiyaç duymuş bu nedenle 725. madde hükmünü getirmek zorunda kalmıştır. Söz konusu maddeye göre “ Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası olur.”Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.Görüldüğü üzere taşkın yapının korunmasındaki bireysel ve kamusal yarar nedeniyle Medeni Kanunun 684, 718, 722. maddelerinde kabul edilen “ üst toprağa bağlıdır “ kuralına ayrıcalık getirilmiş taşkın yapı malikinin komşu taşınmazda inşaat veya irtifak hakkı gibi ayni bir hakkının bulunması halinde taşan kısım, taşılan taşınmazın değil, anayapının bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası ( mütemmim cüz’ü ) sayılmış, tecavüz edilen kısım üzerinde yapı maliki yararına irtifak hakkı tanınmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki taşkın yapıdan inşaat ve imalattan kasıt, taşınmaza sıkı ve devamlı surette bağlı olan esaslı yapılardır. Diğer bir söyleyişle taşan yapının tamamlayıcı parça ( mütemmim cüz ) niteliğinde olması gerekir. Onun, taşınmazın altında veya üstünde yapılması zeminde veya üstten sınırı aşması, arasında madde hükmünü uygulaması açısından hiçbir fark yoktur.Medeni Kanunun 725. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul yapı malikinin iyiniyetli olmasıdır. Bu maddede iyi niyetin tanımı yapılmamışsa da aynı kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan subjektif iyiniyet olduğunda kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın, sınırı aştığını bilmesi veya bilecek durumda olmaması yahut sınırı aşmasında yasa korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyiniyetini gösterir. Yapı yapın kişinin iyi niyetli olmaması aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından iyi niyet üzerinde önemli durulmalı, olaylar, karineler, tüm taraf delilleri bir arada özenle değerlendirilmelidir. Kural olarak iyiniyetin isbatı 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet sav ve savunması def'i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulmalıdır.Ancak, komşu taşınmaz malikinin veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup ta zarar gören kimselerin taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren 15 gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan subjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır.(Durum ve koşulların haklı göstermesi) şeklinde açıklanan ikinci koşuldan ise imar durumuna göre ifrazın mümkün olması, ifraz halinde arsa malikinin uğrayacağı zarar ile taşkın yapı malikinin elde edeceği yarar arasında aşırı bir farkın bulunmaması, gibi hususlar anlaşılmalıdır.Bu iki koşulun varlığı halinde taşkın yapı maliki uygun bir bedel ödeyeceğini bildirerek açacağı yenilik doğurucu nitelikteki temliken tescil davası ile taşkın kısmın mülkiyetini veya üzerine bir irtifak hakkı kurulmasını istiyebilir. Ayrıca, iyiniyet savunmasının yukarda açıklanan niteliği dikkate alınıp, bu savunma içerisinde temliken tescil isteğinin de bulunduğu kabul edilerek, tescil talebi,ayrı bir davaya gerek olmaksızın açılan davada savunma yoluylada ileri sürülebilir. Esasen bu kuralın uyuşmazlıkların en kısa sürede sağlıklı biçimde çözümlenmesi ve dava ekonomisi yönünden büyük yarar sağlayacağıda kuşkusuzdur. Her davada hakim muhik tazminat (uygun bedel) olarak salt temlik edilecek arsanın bedelini değil,gerektiğinde taşınmazının bir kısmını terk etmek zorunda kalan malikin özverisini düşünerek uzman bilirkişiden dava tarihine göre devredilen arsa bedeli yanında, geride kalan kısmın uğradığı değer kaybı varsa taşınmaz malikinin öteki zararları gibi konularda da rapor almak suretiyle Medeni Kanunun 4, Borçlar Kanunun 42. maddeleri uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi de önleyecek biçimde en uygun bedeli tayin ve takdir etmeli, bu bedel karşılığında tecavüzün şekline, taşkın yapının ve taşınmazların niteliğine göre, taşılan yerin mülkiyetinin devrine veya üzerinde irtifak hakkı kurulmasına karar vermelidir. Öte yandan taşkın yapı ile iki komşu taşınmaz fiilen birleşmekte, iktisadi bir bütün oluşturmaktadır. Olayın bu özelliği itibariyle taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa kabul edildiği üzere taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Bu durumda taşınmazların miras yoluyla veya temliken intikal etmesi halinde yeni maliklerde maddede belirtilen haklardan yararlanabildikleri gibi borçlardan da sorumlu tutulurlar. Ne var ki, davalının savunma yoluyla getirdiği temliken tescil isteği yönünden MK'nun 725. maddesi uyarınca hükme yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Şöyle ki; Belediye İmar ve Şehircilik Müdürlüğü'nün 27/01/2012 tarihli cevabi yazısında , 193 nolu parsel üzerinde bulunan binanın tecavüzünü ortadan kaldırmak için 32 nolu parselin tecavüzlü 5.94 m²'lik kısmının ifraz edilerek 193 nolu parselle tevhid edilmesi, her iki parselde ruhsatlı bina olduğu dikkate alınarak 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 15. ve 16. maddelerine göre mümkün olduğu ancak irtifak hakkının kurulmasının mümkün olmadığının bildirildiği ancak taşkın kısmın ifrazının mümkün olup- olmadığı hususuna değinilmediği görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki, ifraz kamu düzenine ilişkin olup, re'sen gözetilmesi zorunlu olduğu halde, mahkemece bu yön üzerinde durulmaması isabetsizdir. Çap kayıtlarının düzeltilmesi, kısmı ifraz veya tevhit işlemlerinin yapılabilmesi, 3194 sayılı Yasanın 16. maddesi hükmü gereği belediye encümenlerince oluşturulacak kararla mümkündür.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve yasal düzenlemeler gözönünde bulundurulmak suretiyle soruşturma yapılması, davalıya ait taşkın binanın işgal ettiği alanın ifraz kabiliyeti yönünden ilgili belediyeden encümen kararına dayalı bilgi alınması, ifrazı mümkün ise davacının temyiz dilekçesinde “taşkın olduğu saptanan kısmın yıkılması halinde 10 katlı binanın tamamının yıkılması gerekiğinin ve yıkımın fahiş zarar doğuracağının saptanması karşısında taşkın kısmın ifraz edilerek davalı adına tescili isteğini kabul etmesi de” gözetilerek davalı yanın temliken tescil isteğinin kabulü ile davacının elatmanın önlenmesi isteğinin reddine, aksi halde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken değinilen yönler üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü, (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.