MAHKEMESİ: ADIYAMAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 08/09/2009NUMARASI: 2005/10-2009/384Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanın 31 ve 32 sayılı parseldeki 1/3'er paylarını 16.8.1978 tarihinde 199,201,239 ve 248 parsel sayılı taşınmazlarını ise 14.12.1977 tarihinde satış suretiyle tek erkek evladı olan dava dışı A. temlik ettiğini, A. yapılan bu temlikin kız çocuklarından mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, A.tarafından da kız kardeşlerinin dava hakkını ketmetmek amacıyla ve danışıklı olarak anılan taşınmazların 27.1.1984 tarihinde davalı Ş. aynı şekilde devredildiğini ileri sürerek tapu iptali ve miras payları oranında tescil isteğinde bulunmuşlardır.Davalı Ş., bedelini ödemek suretiyle adına tescil yaptırdığını belirtip, davanın reddini savunmuş, yargılama sırasında ölümü nedeniyle davaya dahil edilen mirasçılarından M.A. davanın reddini istemiş, diğer dahili davalılar, esasa yönelik yanıt vermemişlerdir.Davalı M.A.Y.31 parsel sayılı taşınmazın 50000/166800 payını 2.10.1987 tarihinde davalı Ş.den satın aldığını, davacıları tanımadığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.“Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların miras bırakanı Ş. K.’ın 199, 201, 239 ve 248 parsel sayılı taşınmazlarını 14.12.1977 tarihinde, 31 ve 32 sayılı parsellerdeki 1/3’er payını 16.8.1978 tarihinde ve satış suretiyle dava dışı oğlu A. K.a temlik ettiği, A.’ın da miras bırakanın ölümünden sonra 27.1.1984 tarihinde aynı şekilde davalı Ş.’ye devrettiği, Ş.’nün 31 sayılı parseldeki 1 / 3 paydan, 5600 / 166800 payı üzerinde bırakarak 50000 /166800 payı 2.10.1987 tarihinde diğer davalı M.A.Y.a satış şeklinde temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacılar, miras bırakanın oğlu A.’a yapmış olduğu temliklerin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, A. tarafından da dava haklarını ketmetmek için çekişmeli taşınmazların davalı Ş.’ye danışıklı olarak devredildiğini ve Ş.’nün iyiniyetli olmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Somut olaya gelince; miras bırakan tarafından çekişmeli taşınmazların diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak tek oğlu olan A.’a temlik edildiği, davalı Ş.her ne kadar 2. el olsa da bunu bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu ve Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinden yararlanamayacağı belirlenmek ve benimsenmek suretiyle davalı Ş.bakımından davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalı Ş.mirasçıları olan dahili davalıların temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Davalı M.A.Y.bakımından ise, iyiniyetli olup olmadığı yönünde hükme yeterli bir araştırma, soruşturma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle çekişmeli 31 parsel sayılı taşınmazda pay temellük eden davalı M.A.Y.ın iyiniyetli olup olmadığının araştırılması ve incelenmesi, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalı M.A.Y.ın temiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,…” alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.4.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.