Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4057 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 16273 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: DÜZCE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 03/05/2012NUMARASI: 2010/464-2012/164Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden;mirasbırakanlarından gelen 40 parsel sayıl taşınmazın davalı adına,38 parsel sayılı taşınmazın ise davacı adına kayıtlı olduğu;40 parsel sayılı taşınmazda paydaş olan davacı ve dava dışı kişilerin paylarını vekil eliyle diğer paydaş olan davalıya satış suretiyle 25.06.2010 tarihinde temlik ettikleri;38 parsel sayılı taşınmazda paydaş olan davalı ile birlikte dava dışı paydaşların da paylarını diğer paydaş olan davacıya 25.05.2005 tarihinde satış suretiyle devrettikleri anlaşılmaktadır.Davacı; davalı ile kardeş olduklarını, tarafların murisi babaanneleri Z..K..’nin iken Z..’in oğlu A.. K..’ye (tarafların babası) ait taşınmazlar da göz önünde bulundurularak miras taksimi yapıldığını, miras taksiminde dava konusu 40 parsel sayılı taşınmaz ile babası A.. K..’den gelen 38 parsel sayılı taşınmazın rızai taksim sonucunda kendisine verilmesine karar verildiğini, ancak tapuda işlem yapılırken 38 parselin tapusunun kendisine verilmesine rağmen 40 parsel sayılı taşınmazın da kendisi adına tapuda işlem yapılması gerekirken davalının bu taşınmazı hile adına işlem yapılmasını sağladığını, 40 parsel sayılı taşınmazı yıllardır kendisinin kullandığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Davalı,davanın reddini savunmuş, sözlü taksim anlaşmasına göre 40 parsel sayılı taşınmazın kendisinin olduğunu belirtmiştir.Mahkemece;dosyada taraflar arasında yapılan yazılı bir taksim sözleşmesinin bulunmaması, gerek dinlenen davacı tanıkları gerekse davalı tanıklarının beyanlarından 40 parsel sayılı taşınmazın davacıya bırakılmış olduğunun kesin olarak anlaşılamamış olması karşısında davacı tarafın iddiasını ispat edemediği değerlendirilerek açılan davanın reddine karar verilmiştir. Ne varki mahkemece davacının iddiaları ve davalının savunması doğrultusunda hükme elverişli olacak şekilde yeterince araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.O halde mahkemece, mahallinde keşif yapılmalısı, tarafların gösterdikleri tanıkların HUMK'nun 255 (6100 Sayılı Yasanın 259 m.) hükmü uyarınca taşınmaz başında dinlenilmesi, dava konusu taşınmazların yerlerinin gösterilmesi,mevkiilerinin sorularak belirlenmesi, bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli kroki ve rapor alınmasının gerekeceği tartışmasızdır.Hal böyle olunca,yukarıda belirtilen ilke ve uygulamalar doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması ,soruşturmanın eksiksiz tamamlanması gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.