MAHKEMESİ : ULA(KAPATILAN) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/07/2011NUMARASI : 2007/217-2011/259Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi,ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, elatmanın önlenmesi talebi yönünden bir kısım paydaşların kullandıkları yer olduğunun tanık beyanlarından anlaşıldığı, ecrimisil talebi bakımından ise iştirak halinde paylarda tasarrufun mümkün olmadığı ve ecrimisil talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 355 parsel sayılı taşınmazın kök muris T.. D.., 357 parsel sayılı taşınmazın muris M.. S.. D.. ve 406 parsel sayılı taşınmazın ise T.. D.. ve M.. S.. D.. adlarına ½ paylarla kayıtlı olduğu, davacıların ve davalının annesi E..Ş..’ın kayıt maliklerinin mirasçıları oldukları, dava dışı mirasçıların da bulunduğu, davacıların çekişme konusu taşınmazlara davalının eşya koymak, hayvan bağlamak ve otlatmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğiyle eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu md.237) T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince;Mahkemece yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporu ve krokinin yukarıda özetlenen ilkelere uygun olduğu söylenemez. Çekişmeye konu edilen taşınmazlarda hangi mirasçının taşınmazların hangi bölümünü kullandığı ve davacıların taşınmazlarda kullanabileceği yer bulunup bulunmadığı belirlenmiş değildir.Öte yandan, Türk Medeni Yasasının 701 ila 703. maddeleri arasında elbirliği mülkiyetine ilişkin yasal düzenlemelere yer verilmiştir. Aynı yasanın 702/4. maddesi, ”ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır” hükmünü öngörmektedir. O halde, istisnai haller hariç elatmanın önlenmesi davalarında anılan hükmün gözetilmesi gerekeceği açıktır. Elatmanın önlenmesi davalarında ecrimisil de istenilmişse, haksız işgalcinin mülkiyet sahibine ödemekle yükümlü bulunduğu en azı kira geliri, en fazlası mahrum kalınan kâr olan haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisil bölünebilir nitelik taşıdığından terekedeki ortaklığı oluşturan her bir ortağın kendi payı oranında ecrimisil istemesine yasal bir mani bulunmamaktadır. Nitekim gerek yargısal uygulamalar, gerekse öğretide anılan bu ilke kural olarak benimsenmiştir.Hal böyle olunca, mahkemece yeniden mahallinde keşif yapılarak bir özel parselasyon ya da fiili kullanma biçiminin olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin, her paydaşın payına özgülenen bir yer bulunup bulunmadığının belirlenmesi aksi durumda uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi; iddia ve savunma da gözetilmek suretiyle taşınmazların zeminde kullanım durumunun ve davalının taşınmazlara müdahalesi bulunup bulunmadığının tereddüde yer bırakmayacak biçimde saptanması, davalının müdahalesi saptandığında davacıların her bir parselde kullandıkları ya da kullanabilecekleri bir yer olup olmadığının açıkça belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacıların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 Sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,21.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.