Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4026 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 2279 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : NALLIHAN SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/05/2012NUMARASI : 2011/197-2012/167Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu arsa vasıflı 3 parsel sayıl taşınmazın davacı adına, komşu 4 parsel sayılı taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğu, anılan taşınmazların 10.12.2003 tarihinde yapılan imar uygulaması ile oluştuğu, davalının davacının maliki olduğu taşınmaza ve yola yapılanmak suretiyle müdahale ettiği ileri sürülerek eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın l605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar Yasasının l8. maddelerinde özel h??kümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince, davalının müdahalenin imar uygulaması ile meydana geldiğini savunduğu, mahkemece yukarıda ilkeler çerçevesinde bir araştırma ve inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, çekişmeye konu edilen müdahalenin imar uygulaması ile oluşup oluşmadığının tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması, bilirkişiden imar öncesi ve sonrası durumu gösterir şekilde kroki tanziminin istenmesi ve hasıl olacak sonuca göre yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek sonuca gidilmiş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.3.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.