Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4007 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 529 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : MALATYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/09/2011NUMARASI : 2010/234-2011/574Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları A.nin üçüncü kişiden 06.10.1993 tarihinde kayden satın alarak maliki olduğu ve bu tarihten itibaren eklemeli zilyetliklerinde bulunan 100 parsel sayılı taşınmazın, miras bırakanın tarafı olmadığı Kadastro Mahkemesi ilamıyla Y.F.G.S.P.Vakfı adına hükmen tescil edildiğini yeni öğrendiklerini, anılan ilamın tarafı olmadıklarından kendilerini bağlamayacağını, adı geçen vakfın geçerliliği ve türü itibariyle dava konusu taşınmazda bir hakkının bulunmadığını, murisin tapu siciline güvenerek iyiniyetli iktisabının korunması gerektiğini ileri sürerek, tapu iptali ve miras payları oranında adlarına tescil istemişlerdir.Davalı, ortada kesin hüküm bulunduğunu, çekişmeli taşınmazın vakfiye sınırları içerisinde kaldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu taşınmazın öncelikle hukuki niteliğini yitirmiş vakıf adına tescil edilemeyeceği, davacılar murisinin de tapu kayıtlarına itimat ilkesi gereği iyiniyetinin korunması gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı idare vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 100 parsel sayılı taşınmazın; tapulama ile 11.03.1981 tarihinde M.B.B.adına kayıtlı iken, 25.06.1990 tarihinde satış suretiyle S..K..’a devredildiği ve S. K.tarafından da aynı yolla 06.10.1993 tarihinde davacıların miras bırakanı olan A.K.e temlik edildiği ve 02.10.2000 tarihinde hükmen Y. F. G.S. P. Vakfı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 5 ve 9. maddeleri uyarınca Kadastro Mahkemesi’ne kadastro tespitine itiraz biçiminde açılan davalarda Kadastro Mahkemesi, gerçek hak sahibini belirlemek ve taşınmazın kimin adına tescil edileceğine karar vermekle yükümlüdür.Somut olayda; çekişmeli taşınmazla ilgili olarak 1950 yılında Hazinenin açtığı tescil davasının 1951 yılında 3. kişilerce açılan elatmanın önlenmesi davasıyla birleştirildiği, dava devam ederken kadastro çalışmalarının başlaması ve dava konusu taşınmaz için tutanak düzenlenmesi üzerine Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen devir niteliğindeki görevsizlik kararı sonrası Kadastro Mahkemesi’nce de kadastro tutanağının kesinleştiği gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı nedeniyle Yüksek 14. Hukuk Dairesi tarafından verilen merci tayini kararıyla Kadastro Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevlendirildiği, yargılama sırasında Vakıflar İdaresi’nce, taşınmazın Y. F. G. S.P.Vakfı sınırları içerisinde kaldığı ileri sürülerek davaya müdahil olunduğu, mahkemece çekişmeli 100 parsel sayılı taşınmazın Y. F. G.S. P. Vakfiyesi kapsamında ve vakıf malı olduğu kabul edilerek, taşınmazın adı geçen Vakıf adına tespit ve tesciline karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği; böylece güçlü bir delil oluştuğu; ne var ki, bu süreç devam ederken, kadastro tutanağına 3. kişilerin itirazının Komisyonca reddedilmesi üzerine 11.03.1981 tarihinde kesinleşme şerhi verilerek sicil oluşturulduğu, ondan sonra el değişiklikleriyle davacıların miras bırakanı A. adına kaydedilmişken, açıklanan Malatya Kadastro Mahkemesi’nin 1.7.1999 tarih ve 1993/27 esas, 1999/30 karar sayılı ilamına dayalı olarak anılan Vakıf adına hükmen tescil edildiği görülmektedir.O halde, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve özetlenen süreç gözetildiğinde; kadastro faaliyeti, taşınmazın geometrik ve hukuksal mülkiyet durumunun belirlenmesi ile tamamlanacağından kadastro tutanağının kesinleştirme şerhine hukuksal sonuç bağlanmasına yasal olanak yoktur. Diğer bir deyişle, şeklen kesinleşmiş ve el değiştirmiş olsa dahi, taşınmaz hakkındaki tespit o tarihler itibariyle kesinleşmemiş ve itirazlı durumdadır.Öte yandan; yukarıda değinildiği üzere taşınmazın vakfiye kapsamında ve vakıf malı olduğu mahkeme kararıyla saptanmış olduğundan artık bu olgunun tartışılmaması gerekir. Bu nitelikte bir taşınmazın el değiştirmesinde ise, T.M.K.'nun 1023. maddesinin uygulanma olanağından sözedilemez. Ancak, davacıların, koşullarının varlığı halinde tazminat haklarının söz konusu olabileceği de kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.