Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4005 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 14725 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: ŞEREFLİKOÇHİSAR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 08/04/2010NUMARASI: 2006/111-2010/120Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, kök miras bırakanın 13 parça taşınmazını satış suretiyle damadı H. H. E.’na temlik ettiğini, H.. H..’in de bir süre sonra taşınmazları murisin oğullarına aynı yolla devrettiğini, oğul B.’ın da bu şekilde temellük ettiği payı bilahare ağabeyi Ş.’e naklettiğini, ancak yapılan işlemlerin tümünün diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ile terekeye iade isteğinde bulunmuşlar; 2.2.2010 tarihli oturumda 324 sayılı parsel yönünden taleplerini atiye terk ettiklerini bildirmişlerdir.Davalılar F.ve H.ile dahili davalı B. davaya yanıt vermemişler; diğer davalılar ise, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, 324 parsel sayılı taşınmaz yönünden istem atiye terk edildiğinden bu taşınmazla ilgili karar verilmesine yer olmadığına, diğer dava konusu taşınmazlar bakımından ise, iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve mirasçılar adına tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, 324 parsel sayılı taşınmaz yönünden istem atiye terk edildiğinden bu taşınmazla ilgili karar verilmesine yer olmadığına, diğer dava konusu taşınmazlar bakımından ise, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakanın maliki olduğu dava konusu 324 sayılı parsel haricindeki 162, 176, 182, 183,193, 195, 242, 245, 252, 254, 256 ve 351 parsel sayılı toplam 12 parça taşınmazını 21.12.1977 tarihinde ve satış suretiyle davacıların babası olan damadı H.. H..’e temlik ettiği, H.. H..’in de 14.07.1981 tarihinde taşınmazları murisin oğulları Ş.B. ve davalılar H. ve F.ye eşit olarak aynı yolla devrettiği, B.ın da taşınmazlardaki ¼’er paylarını 19.08.1983 tarihinde yeğeni davalı T.a satış şeklinde intikal ettirdiği, Ş..’e ait payların intikal ile ve iştirak halinde mirasçıları olan davalılar H. S. Y. ve T. ile dahili davalı B.adına kayıtlı bulunduğu; ara malik olan dava dışı H.. H..’in mahkemece davacılar tanığı olarak alınan beyanında “miras bırakanın çekişmeli taşınmazlarını “güveneceğimiz başka kimse yok, sen de 6 ay sonra tarlaları tekrar çocuklarımın üzerine devredersin” diyerek kendisine temlik ettiğini, bu işlemi murisin ikinci eşinden mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirdiklerini, muris ve çocukları ile aralarında herhangi bir para alışverişinin olmadığını” belirttiği anlaşılmaktadır.Davacılar, anılan temliki işlemlerin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve terekeye iade biçiminde tüm mirasçılar adına tescil isteğiyle eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Somut olayda, elbirliği ( iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, şimdilik sair hususların incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.