MAHKEMESİ : SAFRANBOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/03/2011NUMARASI : 2009/223-2011/97Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, ortak miras bırakanın 50 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki hissesinden 300/2880 payı 23.02.1982 tarihinde davalı oğlu S.’a hibe ettiğini, 1331/2880 payını ise 31.03.1993 tarihinde ve ölünceye kadar bakma akdiyle oğlu diğer davalı S. A. devrettiğini, ancak yapılan işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar S.A. ve S. davanın reddini savunmuşlardır.Dahili davalılar F. ve M. asıl davada ayrıca dahili davalı Tamam; davaya muvafakat ettiklerini beyan etmişlerdir.Mahkemece, davalı S.miras bırakanın yapmış olduğu hibenin gerçek iradeyi yansıttığı, şekle aykırılık sözkonusu olmadığından muvazaadan sözedilemeyeceği gerekçesiyle reddine, davalı S.A. bakımından ise, ölünceye kadar bakma akdi ile temlikin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle kabule, davacı A.nin davalarının vazgeçme nedeniyle reddine, davalı S. aleyhindeki davanın esastan reddine, karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili ile davalı S.A.Ç. vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davacı A.nin davalarının vazgeçme nedeniyle reddine, davalı S. aleyhindeki davanın esastan reddine, davalı S. A.hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; miras bırakanın çekişme konusu 50 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki payından 300/2880 payını davalı oğlu S.23.02.1982 tarihinde hibe ettiği, 1331/2880 payını ise 31.03.1993 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile diğer davalı oğlu S.A.e devrettiği; mahkemece, davalı S.a yapılan temlikin gerçek iradeyi yansıttığı, başka bir ifadeyle muvazaalı işlemden söz edilemeyeceği ve olayda 1.4.1974 tarih ½ Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama olanağının bulunmadığı gözetilmek suretiyle davalı S. hakkındaki birleşen davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Asıl dava bakımından ise; dava terekeye iade biçiminde, diğer bir deyişle tüm mirasçılar adına tescil isteğiyle açılmıştır. Bu durumda bir veya bir kısım mirasçıların davadan feragat yönündeki beyanları terekeyi bağlamaz ve hukuki sonuç doğurmaz. Davacılardan A.nin bu yöne değinen temyiz itirazı yerinde ise de, esasa ilişkin olarak miras bırakanın davalı S.A. yapmış olduğu ölünceye kadar bakma akdiyle pay temliki bakımından davalı S. A.in temyiz itirazlarıyla birlikte değerlendirilmesi gerekir.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Somut olayda; ölünceye kadar bakma akdi yapılırken miras bırakanın özel bakıma muhtaç olması gerekmediği gibi; sağlığında akde aykırılık nedeniyle, başka bir ifadeyle bakılmadığı iddiasıyla dava açmadığı, tanık beyanlarına göre de davalının esasen miras bırakana ilgisini eksik etmediği anlaşılmaktadır.Öte yandan; temlik edilen, bir taşınmazın belirli bir payıdır. Dolayısıyla dosyaya getirtilen kayıt ve belgelerden miras bırakanın bunun dışında 20 civarında taşınmazın paydaşı veya müstakil maliki olduğu sabittir.Öyleyse, anılan bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın davalı oğlu S.A.’e yapmış olduğu pay temlikinin bakım karşılığı olduğu, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı, başka bir ifadeyle işlemin gerçek iradeyi yansıttığı sonucuna varılmaktadır.O halde, mahkemenin miras bırakanın malvarlığının değerli bir bölümünü davalıya temlik ettiği ve böylece mirastan mal kaçırma amaçlı hareket ettiği biçimindeki gerekçesi yerinde değildir.Hal böyle olunca; asıl davanın da reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Davacıların temyiz itirazlarının reddine, davalı S.A.in temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.4.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.