Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 397 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6336 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : GEREDE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/02/2012NUMARASI : 2008/30-2012/59Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece, elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, yıkım isteğinin reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Davacılar, maliki oldukları 26 parsel sayılı sayılı taşınmazın davalı T.. İnşaat Sanayi alanı içinde yer aldığını, davalı şirketin kamulaştırma işlemi ve başkaca haklı bir neden olmaksızın fabrika binası ve müştemilatı yapmak suretiyle yapılaştığını, taşınmazı tel çitle çevirdiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, çekişmeli taşınmazın ½ payını A..E..'ten haricen satın alan G..-San A.Ş'den devraldıklarını, anılan şirketin KİT olduğunu, 06/07/1976 tarihli kamulaştırma kapsamı içinde yer aldığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu, 31 yıl önce kamulaştırma işlemi yapıldığını, ödeme belgeleri ve ibranamenin olduğunu, ancak murisleri tarafından tapuda ferağ verilmediğini bu amaçla tapu iptal ve tescil davası açacaklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kayden davacıya ait çaplı taşınmaza davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın yapılaşmak suretiyle müdahale ettiği gerekçeyle elatmanın önlenmesine ancak fabrika binasının yıkımının fahiş zarar doğuracağı gerekçesiyle yıkım isteğinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 26 parsel sayılı taşınmazın 26.300 m² yüzölçümünde, tarla vasfıyla paylı mülkiyete tâbi olduğu, 09/03/1971 tarihinde satınalma yoluyla davacıların mirasbırakanı H..E..ile dava dışı A..E.. adına 1/2 'şer payla tescilli iken paydaş A..E..'in payını dava dışı G... AŞ'ye haricen satarak zilyetliğini teslim ettiği, anılan şirketin de taşınmazı davalı şirkete devrettiği, eldeki elatmanın önlenmesi ve yıkım istekli davanın 11/02/2008 tarihinde açıldığı, yargılamanın devamı sırasında ise dava dışı A..E.. adına kayıtlı olan 1/2 payın 04/04/2013 tarihinde davalı şirket adına tescilinin sağlandığı böylelikle tarafların anılan taşınmazda paydaş oldukları, tel çitle çevrili olan taşınmazın tamamının davalı şirket tarafından kullanıldığı, 05/06/2009 havale tarihli krokili bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 2.972,68 m²'lik kısmında fabrika binası, (B) harfi ile gösterilen 3.558,79s m²'lik kısmı arsa, (C) harfi ile gösterilen 1071,42 m²'lik kısmın yol, 18.697,11 m²'lik kısmın ise ağaçlandırılmış alan olduğu fabrika binası ve diğer muhdesatların 1977 yılı ve devamında inşaa edildiği, davacının taşınmazda kullandığı bir bölümün bulunmadığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237, Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Diğer taraftan; Türk Medeni Kanunu'nun 692/1. maddesinde de; "Paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesi veya paylı malınr tamamı üzerinde tasarruf işlemlerinin yapılması, oybirliği ile aksi kararlaştırılmış olmadıkça bütün paydaşların kabulüne bağlıdır." hükmünü içermektedir.Somut olay yukarıda açıklanan ilke ve yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirildiğinde; paylı mülkiyete tâbi çekişmeye konu 26 parsel sayılı taşınmazın tapuda tarla vasfı ile kayıtlı olduğu, taraflar arasında fiili bir kullanım biçiminin oluşmadığı, davalı şirketin komşu parseldeki fabrika binasını taşkın inşaa etmekle TMK'nin 692/1. maddesi uyarınca paylı mülkiyete tâbi, tarla vasfındaki taşınmazın niteliğini ve kullanım tarzını yani özgülendiği amacı değiştirecek bir davranışta bulunduğu, dolayısıyla yaratılan fiili durumun hukuken korunması mümkün olmadığı gibi keşfen belirlenen tasarruf şeklinin davacının çekişmeli taşınmazdaki mülkiyet hakkını kısıtladığı, davacının kullanabileceği yerin kalmadığı ve taşınmazdan yararanlanamadığı açıktır.Bu durumda; tarafların paydaş oldukları, davalının fabrika binası inşaa etmek ve taşınmazın tamamını niteliğini değiştirmek suretiyle kullandığı sabit olduğuna göre paya vaki elatmanın önlenmesine ve yıkım isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken mutlak elatmanın önlenmesine ve yıkım isteğinin reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Her ne kadar paya vaki elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken mutlak elatmaya karar verilmiş olması doğru değil ise de; temyiz edenin sıfatı gözetilerek anılan husus bozma nedeni yapılmamıştır.Hâl böyle olunca; yıkım isteğinin de kabulüne karar verilmesi için karar bozulmalıdır.Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.