Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3919 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 2211 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: GEBZE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 10/11/2006NUMARASI: 2005/47-441Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları S....M..ölümünden kısa bir süre önce . parsel sayılı taşınmazını diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı oğlu O...a intikalini sağlayabilmek için aracı kıldığı davalı S...’e devrettiğini, onun da murisin ölümünden sonra taşınmazı murisin oğlu davalı O...a temlik ettiğini, devirler karşılığı para almadığını ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.Davalı S.. murisin ihtiyacı nedeniyle taşınmazını satmak istemesi üzerine bedeli karşılığında yeri satın aldığını, diğer davalının ısrarı üzerine taşınmazı ona sattığını, davalı O.. her iki satışın da gerçek olduğunu, murisin başka taşınmazlarını da sattığını, satışlar arasında ..yıla yakın zaman bulunduğunu, alım gücü olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, işlemlerin danışıklı olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakanın .parsel sayılı taşınmazını 1.8.1994 tarihli akitle ve satış suretiyle davalı S...temlik ettiği, onun da 26.3.1996 tarihinde yine satış şeklinde miras bırakanın oğlu olan davalı O..a devrettiği görülmektedir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince, taşınmazın temlik tarihdeki (satış akdinin yapıldığı) değeri ile o tarihteki gerçek değeri arasında 35 kat gibi aşırı bir fark bulunduğu, akit tarihinde davalının işi gereği taşınmazı satması için haklı bir nedeninin bulunmadığı da sabittir. Öte yandan, taşınmaz satılmasına rağmen ölünceye kadar murisin oturmaya ve taşınmazı kullanmaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Bütün bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde murisin ara malik ( S...dında kişi) kullanmak suretiyle çekişme konusu taşınmazı diğer mirasçılardan kaçırmak amacıyla, danışıklı olarak davalı oğlu O...'.intikalini sağladığı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin yanlış takdir ve değerlendirilmesi suretiyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.4.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.