Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3910 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 2064 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: SALİHLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 28/12/2006NUMARASI: 2004/245-650Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, toplulaştırma işlemi sonucu arta kalan ..ve ..parsel sayılı taşınmazların davalı adına tescil edildiğini, oysa devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bu yerlerin Hazineye verilmesi gerektiğini, kaldı ki anılan taşınmazların daha önce hükmen Hazine adına tesciline karar verildiğini, ancak kayda yansıtılmadığını ileri sürerek, tapu iptali-tescil istemiştir.Davalı, davanın süresinde açılmadığını, ayrıca taşınmazların artık arazi olduğu için değil köye ait olduğu için tescil edildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, ...ve ..sayılı parsellerin tamamının, ..sayılı parselin de bir kısımın Hazineye ait yerlerden bulunduğu gerekçesiyle, ...ve ...parsellerin tamamı ile ..parselin ..m2 lik kısmının Hazine adına iptal ve tesciline karar verilmiştir.Karar, davalı Köy Tüzel Kişiliği tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu .. ve .. parsel sayılı taşınmazların 16.10 1985 tarihinde “ toplulaştırma “ suretiyle davalı Köy Tüzel Kişiliği adına tescil edildiği sabittir.Davacı Hazine, toplulaştırma sonucu oluşan tapunun sicilinin düzeltilmesine yönelik olarak eldeki davayı açmıştır.Ülkemizde, toprak toplulaştırmasına imkan veren genel bir hüküm “toprağın iyileştirilmesi” başlığını taşıyan Medeni Kanunun 755. maddesinde düzenlenmiştir.Buna göre “ su yollarını düzeltme,sulama, bataklık yerlerini kurutma,yol açma,orman yetiştirme, arazileri toplulaştırma gibi iyileştirme işleri ancak ilgili maliklerin girişimleriyle yapılabilecekse belirtilen işlerin yapılabilmesi için,arsaların(toprakların) yarısından fazlasına malik bulunan ve sayıca da maliklerin üçte ikisini teşkil eden kimselerin olumlu karar vermesi gerekir. Çoğunluk kararı alındıktan sonra diğer maliklerin alınan karara uyma mecburiyetleri vardır.Hemen belirtilmelidir ki; Medeni Kanunun 755. maddesini karşılayan İsviçre Medeni Kanunun 703.maddesi 3 Ekim 1951 tarihli Tarım Kanununun 121.maddesiyle değiştirilmiş, toplulaştırma belirli ölçüde kolaylaştırılmış, maliklerin üçte ikisinin değil,sadece salt çoğunluğunun olumlu oyu yeterli sayılmıştır. Öte yandan, 22.5.1985 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 12/C maddesi ile Sulama dairesi Başkanlığına (sulu ve kuru tarım arazilerinde toplulaştırmaya uygun arazi sahipleri çoğunluğunun isteğine bağlı arazi toplulaştırılması için,etüt planlama,program ve projelerini hazırlamak, hazırlatmak,tasdikini yapmak,uygulama işlerini yapmak,yaptırmak) görevleri de verilmişken bu defa 5286 sayılı yasanın 6.maddesine eklenen 1.madde hükmü gereğince Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kaldırılmış, kurumun hak ve yükümlülükleri tüm mal varlığı ile birlikte İstanbul ve Kocaeli illerinde bu illerin Büyükşehir Belediye Başkanlıklarına, diğer illerde İl Özel İdarelerine devredilmiştir. (geçici md.5, 1/A maddesi). Bu yasal düzenleme ile anılan kurumun hukuki varlığı son bulduğundan arazi toplulaştırması işleminden kaynaklanan kuruma özgülenen işlevlerin hukuki dayanağı da sona ermiştir.19.7.2005 tarih ve 25880 tarihli resmi gazetede yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda arazi toplulaştırılması işlemleri hükme bağlanmış ve bu konuda bazı düzenlemeler getirilmiştir. Öncelikle yasanın "tanımlar" başlığını taşıyan 3/ö maddesinde arazi toplulaştırılmasının tarifi ve amacı belirtildikten sonra "Arazi Toplulaştırması ve Dağıtımı" başlığını taşıyan 17.maddesi hükmünde de ihtiyari ve zorunlu toplulaştırma olarak 2 türlü toplulaştırma kabul edilmiş ve niteliği genel olarak açıklandıktan sonra prosedürü yönünden bir takım kıstaslar konulmuştur. Ayrıca aynı maddenin son fıkrasında ise, toplulaştırma çalışmaları ile ilgili usul ve esasların tüzükle düzenleneceği öngörülmüş, yasanın 24.maddesinde de kanunun uygulanmasına dair tüzüklerin Bakanlar Kurulu tarafından yönetmeliklerin ise ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından Yasanın yürürlüğü (19.7.2005) tarihinden itibaren bir yıl içerisinde hayata geçirilmesi öngörüldüğü halde, henüz çıkartılmış değildir. Öte yandan, uygulaması sürdürülen 24.9.1979 tarih ve 7/18231 Sayılı Bakanlar Kurulu kararına dayalı tüzüğün yasal dayanağını teşkil eden 9.5.1985 tarih, 3202 Sayılı Yasanın geçici 6.maddesi hükmü de halen yürürlüğünü devam ettirmektedir.O halde, toplulaştırma işleminden kaynaklanan davanın tarafları arasındaki çekişmenin giderilmesinde anılan tüzük hükümlerinin gözardı edilemeyeceği açıktır.Arazi toplulaştırma işlemlerini düzenleyen 24.9.1979 tarih 7/18231 sayılı Tüzükte,işlemlerin nasıl gerçekleştirileceği belirtilmiş,Tüzüğün 12 maddesinde ise (parsellerin derecelendirilmesine ilişkin harita ,mülkiyet listesi ve derecelerin birbiri ile denkliğini belirten tablo,köyde görülebilecek bir yerde veya belediye tahtasında onbeş gün süreyle asılarak ilan olunur. Asılma ve indirilme bir tutanakla saptanır.Harita,liste ve tablonun ilan edildiği ayrıca köyün ve belediyenin bağlı olduğu ilçe veya il merkezinde alışılmış araçlarla duyurulur.Arazi malikleri derecelendirme harita,mülkiyet listesi ve tablosuna ilan gününden başlayarak yirmi gün içinde yazılı olarak derecelendirme kurulu başkanlığına itiraz edebilirler. Kurul itirazları onbeş gün içinde karara bağlar. Karar,ilgililerine yazılı olarak duyurulur.Bu karara karşı bildirim tarihinden başlayarak on gün içinde proje idaresi eliyle Bakanlığa itiraz edilebilir.Bakanlığın otuz gün içerisinde vereceği karar üzerine derecelendirme kesinleşmiş olur.Bu karar,ilgililere ayni biçimde duyurulur.) denilmiştir. Öyleyse anılan hükmün 5403 sayılı yasanın 3/ö ve 17.maddelerinde yer verilen düzenlemelere ters düştüğü de söylenemez. Tüzükte öngörülen ve Bakanlar Kurulu kararı ile başlatılan arazi toplulaştırma işlemlerinin gerçekleştiriliş ve özellikle kesinleştirilme yöntemi dikkate alındığında Bakanlığın son kararına karşı, idari yargı yerinde dava açılabileceği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, davaya konu tapu sicilinin oluşmasına esas teşkil eden arazi toplulaştırma işlemine ait tüm belge örneklerinin eksiksiz olarak 5403 Sayılı Yasa hükümleri de gözetilmek suretiyle ilgili mercilerinden getirtilerek evrakına eklenmesi, işlemin idari yargı yeri evresini de kapsayacak şekilde kesinleşip kesinleşmediğinin değerlendirilmesi; toplulaştırmaya ilişkin idarece yapılan ya da yaptırılan işlemin idari yargı yerine dava açılarak bozulmadığının, diğer bir deyişle hukuki varlığını koruduğunun anlaşılması durumunda eldeki davanın reddedilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.’nun 428. uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.4.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.