Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3874 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 2389 - Esas Yıl 2009
MAHKEMESİ : VAKFIKEBİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/10/2006NUMARASI : 2005/510-2006/258Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalılar adına tapuda kayıtlı bulunan 362 ada 5 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, kıyıda kalan kısmın tapusunun iptaline karar verilmesi isteminde bulunmuştur.Davalılar, oturumlara katılmamışlardır.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı H.K.vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma istemi değerden reddedilerek, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve sicilin kütükten terkini isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğine ve toplanan deliIlere göre; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 27.12.1984 tarihinde yapıldığı, 20.03.1986 tarihinde kesinleştiği ve davanın 22.06.2005 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar nizalı taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümü devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olmayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince ) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip 14.3.2009-tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. Fıkrasına eklenen "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" ve 3. Maddesi ile eklenen geçici 8. Maddesinin "bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesin1eştiği tarih olan 10.12.1952 ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12. Maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir. Hal böyle olunca, karardan sonra yürürlüğe giren yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.Öyleyse bu konuda bir karar verilmek üzere karar bozulmalıdır.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428. Maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.