MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacılar, mirasbırakan babaları ...'in 649 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını davalı torunu ...'e, ...'in de aynı payı diğer davalı ...'ya satış suretiyle devrettiğini, mirasbıranın geriye kalan 1/2 payını ise torunu olan davalı ...'ya satış suretiyle temlik ettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapularının iptaliyle tüm mirasçılar adına miras payları oranında tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Davalı ... ve ..., kayıt maliki olmadıklarından kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davalı ..., iddiaların doğru olmadığını, işlemin gerçek satış olduğunu, belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, kayıt maliki olmadığından husumet yönetilemeyeceği gerekçesiyle ... hakkındaki davanın reddine, temlikin bağış olduğu, muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davalı ... yönünden davanın reddine, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davalı ... yönünden davacıların payı oranında davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...'in 649 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını 27.08.1997 tarihinde davalı torunu ...'e bağış suretiyle, ...'in de bu payı 15.07.2008 tarihinde kardeşi olan davalı ...'ya satış suretiyle temlik ettiği, murisin kalan 1/2 payını 14.07.2008 tarihinde davalı torunu ...'ya satış suretiyle temlik ettiği, böylece çekişmeli taşınmazın tam mülkiyet üzere davalı ... adına kayıtlı olduğu, mirasbırakanın 25.06.2013 tarihinde ölümüyle geride mirasçı olarak davacı kızları ... ve ... ile birlikte davalı oğlu ...'nın kaldıkları, davalı ... ile ...'in ...'nın çocukları yani murisin torunları olduklarını anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; davada tenkis isteği bulunmadığına göre, mirasbırakanın 649 parsel sayılı taşınmazdaki 27.08.1997 tarihinde davalı torunu ...'e bağış suretiyle temlik ettiği, 1/2 pay bakımından 1.4.1974 tarihli ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gözetilmek suretiyle davalı ... yönünden iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmesi doğru olduğu gibi kayıt maliki olmayan ...'a husumet yöneltilemeyeceğinden ... yönünden de davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.Davalı ...'nun bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Davalı ...'nun öteki temyiz itirazlarına gelince;Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 190. maddesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince herkes iddiasını ispatla yükümlüdür. Ne varki, davacılar tarafından davalı ...'ya temlikin muvazaalı yapıldığı iddiası usûlünce kanıtlamış değildir.Davacılar, delil listesinde tanık deliline dayandıkları halde tanık isimleri birdirilmedikleri gibi mahkemece tanık isimlerini bildirmek üzere davacılara süre de verilmemiştir.Hâl böyle olunca; davacılara tanık isimlerini bildirmeleri için süre verilmesi, isimleri bildirilen tanıkların dinlenmesi, muris muvazaası iddiasına yönelik bilgilerinin alınması, davalı ...'ya mirasbırakan tarafından 14.07.2008 tarihinde yapılan temlikin muvazaalı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Davalı ...'nun temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.