MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 31.03.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ..., Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat, davalı ... vekili Avukat, davalı ... gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.Davacı, 834 ada 72 parsel sayılı taşınmazdaki 14 no'lu bağımsız bölümün maliki iken, ayrıldığı eşi ...'nun ekonomik sıkıntıya girmesi nedeniyle davalı ...'nun eski eşine verdiği faiz karşılığı borç paranın teminatı olarak önce ...'e satış suretiyle devrettiğini, borç bittiğinde taşınmazın geri verileceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalı ...'un sözünde durmayıp diğer davalı ...'ye devrettiğini, ... tarafından diğer davalı ...'a, ... tarafından da diğer davalı ... 'a satış suretiyle temlik edildiğini, değişen kayıt maliklerinin kötüniyetli olup durumu bilen, bilebilecek durumda olan kişiler olduklarını, bedeller arasında aşırı nispetsizlik bulunduğu gibi bu meblağların dahi ödenmediğini, aynı yöntemle başka taşınmazlarının da elinden çıktığını, davalılar hakkında suç duyurusunda bulunduğunu ileri sürerek, 14 no'lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini olmazsa taşınmazın bedelinin tahsilini istemiş, ıslah ile davada dayandığı hukuki sebebin sadece inanç sözleşmesi değil gabin, hile ve muvazaaya da dayalı olduğunu bildirmiştir. Davalılar, davanın usulüne uygun açılmadığını, iddiaların gerçek dışı olduğunu, işlemlerin gerçek satışlar olduğunu belirtip davanın usûlden ve esastan reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davacı ile davalı ... arasında vekâlet ilişkisi bulunmadığından vekâlet görevinin kötüye kullanıldığından bahsedilemeyeceği diğer davalıların da kötü niyetli olduklarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının çekişme konusu 834 ada 72 parsel sayılı taşınmazdaki 14 nolu bağımsız bölümünü 20.12.2002 tarihli akitle bizzat hareketle davalı ...'a, ...'in de aynı taşınmazı 10.06.2004 tarihinde üzerindeki ... Bankası lehine 130.000-USD'lık ipotekle birlikte davalı ...'ye, ...'ın da vekil kıldığı ... aracılığı ile 02.05.2007 tarihinde davalı ...'e, ...'ın da 27.08.2008 tarihli akitle diğer davalı ... 'a satış yoluyla temlik ettikleri kayden sabittir.Davacı, dava dilekçesinde davanın dayanağını oluşturan tüm olayları (vakıaları) bildirmekle yükümlüdür (6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 119/1-e). Aynı Kanunun 25. 26. ve 31. maddelerinin buyurucu nitelikteki hükümlerinde belirtildiği üzere Hâkim kanunda gösterilen istisnalar dışında, davanın sınırlarını çizen bu olaylarla bağlı olup, bunlar dışına çıkamaz ve inceleme yapıp karar veremez. Ancak, davada ileri sürülen olaylar belirsiz (müphem) veya çelişkili ise, belirsiz veya çelişkili gördüğü iddia veya sebepler (vakıalar) hakkında açıklama isteyebilir.Hemen belirtmek gerekir ki, hâkim yukarıda değinildiği gibi davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, HMK'nin 33.maddesi uyarınca ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olay ve olgulara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir.İddianın ileri sürülüş biçimi ve tüm dosya içeriğine göre davanın inanç sözleşmesi hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkin olduğu açıktır. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü daha ileri giden bir hak tanır. Uygulamada mesele, 5.2.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.Yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda somut olaya bakıldığında, davacı dava konusu taşınmazın davalılara temlikinin bedelsiz, teminat amaçlı olduğunu iddia etmiş olup, hemen belirtmek gerekir ki, böylesi bir iddianın 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı delille kanıtlanması gerektiğinde kuşku yoktur. Ancak davacı yazılı delil ibraz edememişse de yemin deliline de dayanmıştır. Davalılar eldeki davaya karşı cevaplarında, iddiaların doğru olmadığını, dava konusu taşınmazın satış bedelinin davacıya ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuşlarsa da, davacının şikayeti üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/37147 hazırlık numarası ile yapılan soruşturma sırasında davalı ... çekişmeli taşınmazın bulunduğu binayı dışardan bir sefer gördüğünü, evi hiç görmeden ...nda olması sebebiyle satın aldığını, diğer davalı ...'ı ise 2006 yılından beri tanıdığını ifade etmiş, öte yandan aynı soruşturma dosyasında davalı ...'da davalı Av. ... nu yaklaşık 20 yıldır tandığını bildirmiş, ayırca davalı ...'ın temlik sırasında vekil kılındığı Av. ... 'un eldeki davada davalı olan Av. ...'nun da vekili olduğunu görülmektedir.Ne var ki, mahkemece, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli ve elverişli olduğu söylenemez.Şöyle ki, davacı kredi bedelini ödediğini iddia edip bir takım ödeme belgeleri ibraz etmiş olup, anılan ödemelerin taraflar arasındaki taşınmaz devri ile bağlantılı olduğunun saptanması halinde delil başlangıcı teşkil edeceği ve çekişmenin giderilmesinde göz ardı edilemeyeceği tartışmasızdır.Hâl böyle olunca; anılan kredi ödemelerinin delil başlangıcı teşkil edip etmeyeceği hususunun irdelenmesi, delil başlangıcı olarak kabul edildiğinde davacı tanıkları yeniden dinlenerek ve davacının ödeme iddiası bakımından tüm delilleri toplanıp, davacıya yemin delili de kullandırıldıktan sonra temlikin inançlı işleme dayalı olduğunun belirlenmesi halinde taşınmazın kısa aralıklarla ve düşük bedellerle birçok kez el değiştirdiği, davalıların durumu bilen ya da bilmesi gereken kişiler oldukları dolayısı ile TMK'nun 1023.maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacakları ve TBK'nun 97.maddesi de gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken noksan tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekilleri için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.