Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3856 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 2150 - Esas Yıl 2008
MAHKEMESİ : ŞİŞLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/03/2006NUMARASI : 2005/444-2006/98Taraflar arasında görülen davada;Davacı vekili, çekişme konusu 9011 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazların imar uygulaması sonucu davacı idare adına tescil edildiğini, bu taşınmaz üzerinde davalılara ait yapıların olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlar; karşı davalarında ise temliken tescil talebinde bulunmuşlardır.Mahkemece, asıl davanın reddine, karşı davanın şartları oluştuğundan kabulüne karar verilmiştir.Karar, tarafların süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım karşı dava temliken tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; öncesi Hazineye ait 2184 parsel sayılı taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulması sonucu çekişme konusu 9011 ada 2 ve 3 sayılı imar parsellerinin il özel idaresi adına sicil kayıtlarının oluşturulduğu, davalıların 2184 parselin sonradan oluşan yeni 1999 ada 1 parselde kendilerine Hazine tarafından 2981/3290 sayılı yasa hükümleri uyarınca tapu tahsis belgesi verildiği ve buna görede davalıların anılan taşınmazda yapılandıkları sonradan yapılan imar şuyulandırması sonucunda anılan bu yapıların davacı il özel idaresine ait 9011 ada 2 ve 3 nolu parsellerde kaldığı anlaşılmaktadır.Davacı, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuş, davalılar ise karşı davalarında iyiniyetli olduklarını ileri sürerek temliken tescil isteklerinde bulunmuşlardır. Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince, imar parsellerinin öncesini oluşturan 2184 parsel sayılı taşınmazın maliki olan Hazine tarafından davalılara tahsis belgesi verildiği ve buna istinaden davalıların anılan taşınmazda yapılandıkları ve sonradan yapılan imar uygulaması ilede yapıların haksız inşaat konumuna geldikleri keşfen sabittir.O halde, yukarıda değinilen ilkelerle somut bu olgular birlikte değerlendirildiğinde taşınmazların imar parseli oldukları da gözetilmek suretiyle Türk Medeni Kanununun 724.maddesinin imar parseline de uygulanamayacağı kabul edilerek karşı davanın reddine, asıl davanın yapıların kaim bedelleri mahkemece belirlenerek, bedelin mahkeme veznesine depo ettirilmesine ve ondan sonra davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.