MAHKEMESİ: MERSİN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 31/05/2007NUMARASI: 2007/259-2007/330Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanı babası H.adına kayıtlı 41 adet Tunceli'de bulunan taşınmazlar ile 1 adet Mersin'de bulunan taşınmazını davalı oğullarına mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak temlik ettiğini ileri sürerek, pay oranında iptal, tescil ve tenkis talebinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, taşınmazların çoğunun Tunceli'de olduğu, Türk Medeni Kanununun 576. maddesi ve HUMK.'nun 13/son maddesi hükmü gereğince, dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tapu iptal-tescil olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı, miras bırakanı H.....maliki olduğu Tunceli'de bulunan 41 adet taşınmaz ile Mersin'de bulunan 1 adet taşınmazını davalı oğullarına mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak temlik ettiğini ileri sürmek suretiyle eldeki davayı açtığı görülmektedir. Mahkemece, taşınmazların çoğunun Tunceli'de olduğu ve bu yer mahkemesinin yetkili olduğu belirtilerek, Türk Medeni Kanununun 576. maddesi ve HUMK.'nun 13/son maddesi hükmü gereğince dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir. Gerçekten de, miras bırakanın ölüme bağlı tasarruflarının (vasiyetname miras mukavelesi... gibi) iptali konusunda açılacak davalarda miras bırakanın son ikametgahı mahkemesinin yetkili olacağı tartışmasızdır. (TMK'nun 576. maddesi)Oysa, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davaların yapısı itibarı ile terekeye karşı işlenen haksız fiil niteliğini taşıdığı ve genel olarak Borçlar Kanununun 18. maddesinden kaynaklandığı 01.04.1974 tarih 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme kapsamında bulunduğu tartışmasızdır. Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davada muris muvazaasına dayanıldığı gözetildiğinde taraflar arasındaki çekişmenin taşınmazların aynına yönelik olduğu açıktır.Hemen belirtilmelidir ki, HUMK.'nun 13/1 maddesinde gayrimenkulün aynına ilişkin davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde çözüme kavuşturulacağı, davanın birden ziyade gayrimenkule yönelik olması halinde de her hangi birinin bulunduğu yer mahkemesinde ikame olunabileceği hükme bağlanmıştır. Bilindiği üzere, bu yetki kamu düzeniyle ilgili olup, yargılamanın her safhasında mahkemece re'sen gözetilmesi gerekli bir kuraldır. Somut olayda davacı tercih hakkını kullanarak taşınmazın -1- tanesinin bulunduğu Mersin'de davasını açmıştır. O halde, yukarıda değinilen ilkeler özellikle HUMK.'nun 13/son maddesi hükmü gözetildiğinde bir kısım taşınmazların Tunceli ilinde bulunduğu gerekçesiyle, mahkemece dava dilekçesinin yetki nedeniyle reddine dair kurulan kararın yasal ve doğru olduğu söylenemez. Hal böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, Tunceli'de bulunan taşınmazlar bakımından o mahkemeye talimat yoluyla keşif yapılmasının temin edilmesi, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ondan sonra işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.