MAHKEMESİ: KAYSERİ 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 16/10/2006NUMARASI: 2006/164-2006/611Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, kayden tapuda paydaşı oldukları 89 parsel sayılı taşınmaza davalıların taş ocağı işletme ruhsatı vermek, kiralamak ve taş çıkartmak suretiyle tecavüzde bulunduklarını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve tazminat isteğinde bulunmuşlardır.Davalılardan Hazine ve İl Özel İdare Müdürlüğü, davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya yanıt vermemişlerdir.Mahkemece, tazminat isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili ve davalı Muhtarlık temsilcisi tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dosya içeriğinden toplanan delillerden; çekişme konusu 89 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitine karşı davacılar tarafından Kayseri Kadastro Mahkemesinde açılıp görülen dava sonunda 1995/26 E, 2002/122 sayılı ve 26.6.2002 tarihli kararla davacılar adına tesciline karar verildiği ve sicil kaydının oluşturulduğu, oysa taşınmazın İl Daimi Encümeninin 28.4.1994 tarih ve 206 sayılı kararı ile 28.4.1994 başlangıç tarihli olmak üzere 3 yıl için Turan Köyü Tüzel Kişiliğine taş ocağı olarak işletmek üzere ruhsat verildiği ve süre sonunda da 1.5.1997 tarih 197 sayılı kararla işletme ruhsatının 2 yıl daha uzatıldığı, ancak daha sonra ruhsatın iptal edildiği, nevar ki,ruhsat süresince ve iptalinden sonrada zaman zaman taş çıkarmaya devam edildiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, davalı Hazinenin çekişme konusu kayden davacıların paydaşı olduğu taşınmaza hukuki, fiili bir elatma olgusu bulunmadığı gibi muarazada yaratmadığı dosya kapsamı ile sabit olup davalı Hazine hakkındaki davanın reddedilmiş olması bu gerekçeyle ve sonucu itibarı ile doğrudur. Bu yöne değinen, davacının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.,Ancak, çekişme konusu 89 parsel sayılı taşınmaz Kayseri Kadastro Mahkemesinin kararı ile ve kazandırıcı zaman aşımı ile iktisap koşullarının (3402 Sayılı Yasanın 14.md, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 713/1. md)gerçekleştiği gerekçesiyle davacılar adına sicile geçmiş ve çap kaydı oluşmuştur. Bilindiği üzere kadastro mahkemeleri yenilik doğurucu davalara görev itibariyle bakamayacağı gibi verilecek kararların da açıklayıcı nitelik taşıdığı tartışmasızdır. Esasen anılan ilke Türk Medeni Kanununun 713/5. maddesindeki " ... mülkiyet birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur" şeklindeki düzenlemeyle aynen kabul edilmiştir.O halde, sicilin dayanağını oluşturan tescil hükmünde kabul edilen zilyetliğin süre yönünden tamamlandığı 20.yılın bitiş tarihinin taşınmazın mülkiyetini edinim tarihi yönünden önem arzedeceği tartışmasızdır. Bir başka ifade ile açılan tescil davasının hükme bağlandığı tarihin mülkiyeti edinme tarihi olarak kabul edilemeyeceği açıktır. Öyleyse, mahkemece taş çıkartılma tarihinin başlangıcının tescil hükmünün verildiği 2002 olarak kabul edilmek suretiyle ruhsat verilme sürecini sorumluluk sınırı dışına çıkartarak işletme ruhsatını vermek suretiyle muaraza yaratan idare hakkındaki davanın reddine karar verilmesinin doğru olduğu söylenemez.Diğer taraftan, 3 yıl süreli başlangıcı 1994 olan işletme ruhsat lehdarı Turan Köyü Tüzel Kişliğidir. 2004 tarihli davada da kendisine husumet yöneltilenlerden biri de Turan Köyü Muhtarlığıdır. Mahkemece bu davalı hakkında da kabul kararı verilmiştir. Oysa, Turan Köyü Muhtarlığında 18.4.1999 tarihinde Belediye Teşkilatı kurulmuş ve köyde Belediyeye bağlanarak mahalle olmuş ve böylece köy muhtarlığının tüzel kişiliği son bulmuştur.Buna göre köy hakkında hüküm kurulmasının doğru olduğuda söylenemez. Esasen, kurulan hükmün infaz kabiliyetide bulunmamaktadır.Bilindiği üzere; 442 Sayılı Köy Kanununun 36.maddesi hükmü gereği köy muhtarlıkları tüzel kişiliğe sahip olup tüzel kişiliği köy muhtarı temsil eder. Buna karşın 4541 Sayılı Şehir ve Kasabalarda Mahalle ve Muhtar ve ihtiyar Heyetleri Teşkiline Dair Kanununun 1.maddesinde şehir ve kasabalarda kurulu bulunan ve Belediye Kanunu hükümlerine göre kurulacak olan mahallelerde bir muhtar ve muhtarın başkanlığında bir ihtiyar heyetinin bulunacağı belirtilmiştir. Oysa, bu kanunla mahalle muhtarlıklarına bir tüzel kişilik verilmemiştir. Belirtilen nedenle, mahalle muhtarlıklarının davada taraf olma ehliyetleri de yoktur.Öyleyse, davada mahallenin bağlı bulunduğu belediyenin hasım olması ve husumetin ona yöneltilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Ancak, davada gerçek hasım olması gereken belediyeye dahili dava yoluyla davada taraf sıfatı verilmesine de olanak yoktur.O halde, T. Köyü Muhtarlığı aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması da isabetsizdir. Davacıların ve M. K. temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.