Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3788 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 2031 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ: SİLİVRİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 06/03/2008NUMARASI: 2006/197-2008/104Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalılar miras bırakanı adına kayıtlı 33 parsel sayılı taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek, kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın kaydının iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporları doğrultusunda taşınmazın tamamının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığının belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedilip, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve sicilin kütükten terkini isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 21.02.1972'de yapıldığı, 21.11.1972'de kesinleştiği ve davanın 21.09.2005 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Her ne kadar nizalı taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümü devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen " bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 8. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 21.11.1972 ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir. Bilindiği üzere, hak düşürücü süre olumsuz dava şartlarından olup kamu düzeni ile ilgilidir. Mahkemece, davanın her aşamasında res'en gözetilmesi gerekli bir kuraldır.Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Öyleyse davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.03.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.