Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3786 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11322 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANTALYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/11/2012NUMARASI : 2011/21-2012/449Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.11.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat Ali Kuş geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa bedelin tahsili isteğine ilişkindir.Davacılar, uzun süredir eşi Seher'den ayrı yaşayan mirasbırakanları R..K..'ün boşanma sürecinde kendilerinden mal kaçırmak maksadıyla ve muvazaalı olarak dava konusu taşınmazını emin kişi gördüğü davalıya hiç bir bedel tahsil etmeden devrettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Davalı, tapu sicilindeki kayda güvenerek iyiniyetle taşınmaz edinen 3.kişi konumunda olduğunu, satış sözleşmesinin aksinin ancak aynı nitelikte yazılı bir belge ile ispatlanabileceğini, mirasbırakan ile davacı Seher'in boşanma aşamasında olduklarını bilen ya da bilebilecek durumda olan bir kişi olmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Davacıların mirasbırakanı R.. K..’ün çekişme konusu 6314 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümü davalı D.. İ..'ye satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Borçlar Kanunu'nun 213. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; davacı Seher'in, murisin boşanma hazırlığında olduğu eşi, davacı Rıza'nın ise murisin Seher'den olma oğlu oldukları Seher ile çok uzun süredir ayrı yaşayan murisin başka bir kadınla ilişkisinin olduğu, murisin davacı eşine karşı boşanma davası açmak üzere 3.6.2010 tarihinde özel yetkili vekil atadığı, ve dava konusu taşınmazını 25.8.2010 tarihinde tanık beyanları ile arkadaşı olduğu sabit olan davalıya temlik ettiği, 26.8.2010 tarihinde de 2006 model Volkswagen marka aracını bir başka tanıdığı İsmail Seçilmiş'e devrettiği, mirasbırakanın yine Kumluca ve Finike ilçelerindeki iki adet taşınmazını da 16.9.2005 tarihinde arkadaşı Durmuş Topçu'ya aktardığı, davacıların bu kişi aleyhine açtıkları tapu iptal - tescil olmazsa bedelin tahsili davalarının kabul edildiği ve D..T.. tarafından temyiz edilmediği, bu davaların sonucu eldeki davayı direk etkilemese bile murisin iradesi bakımından önem taşıdığı, mirasbırakanın yakın arkadaşı olan davalının taşınmazın yer aldığı sitede oturduğu, taşınmazın davalıya devrine rağmen alıcı davalının gerek murisin sağlığında gerekse ölümünden sonra taşınmazı hiç tasarruf etmediği, halen davacıların oturduğu, hatta davalının, evlenen oğlunu tadilat masrafı yaparak aynı sitedeki annesine ait eve oturttuğu, dava konusu eve oturtma girişiminde bulunmadığı, kişinin kendi evi varken bir başkasına ait eve oğlunu, bir de masraf yaparak, oturtmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, tanık beyanlarına göre murisin, dava konusu taşınmazı davalıya devretmeden önce muvazaalı işlem için tanık olarak dinlenen kişiye teklif götürdüğü, tanığın kabul etmemesi üzerine davalı ile bu muvazaalı işlemi yaptığı, bankacılık yapan ve ekonomik durumu çok iyi olan murisin satış ihtiyacının olmadığı gibi satış bedeli ile gerçek bedel arasında da fahiş fark bulunduğu, davalının satışın gerçek olduğu yolundaki savunmasının da ödeme belgesi ile desteklenmediği görülmektedir.Yukarıda açıklanan ilkeler somut olgularla birlikte değerlendirildiğinde miras bırakan R.. K..'ün davaya konu olan taşınmazı temlikteki gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olduğu sonucuna varılmaktadır. Davalının ise murisin arkadaşı olduğu gözetildiğinde muvazaayı bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu, Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı da kuşkusuzdur.Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 990.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 18.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.