MAHKEMESİ : ŞARKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/10/2007NUMARASI : 2006/130-2007/370Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakan H....A..., 6 parsel sayılı taşınmazını davalılar A.ve Ç.’a, 7 ve 14 parsel sayılı taşınmazlarını da diğer davalı M.’e ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile temlik ettiğini, yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek davalılar adına olan kayıtların iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar A...ve Ç...., murisin isteği üzerine çekişme konusu taşınmazda birlikte yaşamaya başladıklarını, bakımsız olan evin onarımını gerçekleştirdiklerini, bakım borcunu yerine getirdiklerini belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Davalı M....., diğer kardeşlerinden farklı olarak eğitimi ve bir işi olmadığı için taşınmazların muris tarafından verildiğini belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, miras bırakanın yaptığı temliki işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, davacı L.....’nin ise mirasçı olmadığı gerekçeleri ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, bir kısım davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi ......’nın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu edilen ve aynı zamanda temyize getirilen 6 parsel sayılı taşınmazın miras bırakan H.. A...’e ait iken 9.5.2000 tarihli akitle davalılardan A.. ve Ç...’a ölünceye kadar bakma koşulu ile temlik edildiği anlaşılmaktadır. Davacılar anılan bu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir.Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekirki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması,yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa,irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir.Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez;akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır.Bu haldede Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın,ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri,elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince; miras bırakanın temlik edilen taşınmazların dışında 14 parça taşınmazı bulunduğu, yaşadığı dönemde davalıların miras bırakan ile ilgilendikleri ve gereksinimlerini gidermek suretiyle baktıkları dosya kapsamı ile sabittir. Esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir. Diğer taraftan miras bırakan sağlığında akde aykırılıktan dolayı bir iddiada da bulunmamıştır. Ayrıca, temlik edilen taşınmazın miras bırakanın malvarlığına nazaran oranlandığında makul bir seviyede (kabul edilebilir ölçüde) olduğu da tartışmasızdır.O halde, bu somut olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın gerçek amacının mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olmadığı ivazlı olduğu kabul edilmelidir.Hal böyle olunca, çekişme konusu 6 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalılar A.... ve Ç.... vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.