Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3779 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 15030 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: İZMİR 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 19/07/2012NUMARASI: 2010/484-2012/406Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar bir kısım davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, bağıştan rucu hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil istemine ilişkindir.Mahkmece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 4027 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan S.. B.. tarafından 17.09.1986 tarihinde kayıtsız şartsız davalı vakfa bağışlandığı, mirasbırakan ile davalı arasında noterlikçe düzenlenen 12.09.1986 tarihli taahhütnamede taşınmazın mirasbırakan tarafından hibe edildiğinin uygun bir yere yazılacağı, mescide S.. B.. isminin verileceği ve tesisisin ünite ve anfilerinden birine de mirasbırakanın adının verileceğinin kararlaştırıldığı, mirasbırakanın 12.08.1989 tarihinde ölümü üzerine geriye mirasçısı davacıların kaldığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki; mirasbırakan ile davalı arasında yapılan resmi sözleşmeler dikkate alındığında, davalı tarafa bir mükellefiyetin yerine getirilmesi ödevinin yüklendiği açıktır. Her ne kadar bu ödev bir karşı edim niteliğinde olmasa da bağışlayan için sözleşmenin esasını oluşturmaktadır. Doktrin ve uygulamada yüklemeli bağışlama olarak tanımlanan böylesi bir sözleşmede, 6098 sayılı yasanın 291. ve devamı maddeleri dikkate alındığında, mükellefiyetin yerine getirilmemesi durumunda bağışlayan, ölmüşse mirasçıları, yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlayabilecekleri gibi sözleşmeden dönme imkanına da sahiptirler.Somut olaya gelince, bağışlamanın üzerinden bu kadar süre geçmesine rağmen mescid, tesis ve ünitelerin yapılmadığı, mirasbırakan ve eşinin isminin verilmediği, öte yandan belediyeden gelen cevaba göre de dava konusu taşınmazın imar planında otopark vs. alanında kaldığı anlaşılmaktadır. Böylesi bir durumda artık mükellefiyetin yerine getirilemeyeceği açıktır. Her ne kadar mahkemece akitten itibaren hak düşürücü sürenin geçtiği kabul edilmişse de (818 sayılı Yasanın 246. maddesi) sözü edilen süre mükellefiyetin yerine getirilemeyeceğinin anlaşıldığı tarihten başlayacaktır. Bu durumda dava konusu taşınmazın imar planında taşınmaz otopark vs. olarak bırakıldığı gözetildiğinde hak düşürücü sürenin geçtiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacı O.. T..'in temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.