Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3752 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 9506 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/04/2012NUMARASI : 2011/243-2012/230Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın,kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.3.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat M. A. ile temyiz edilen vekili Avukat Ö. K. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulüne karara verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan A.. V..’ın çekişme konusu 2966 ada 40 parsel sayılı taşınmazdaki 24 nolu meskenin ½ payını 02.12.2009 tarihli akitle satış suretiyle eşi davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacı, anılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Borçlar Kanunun 213. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; miras bırakan A..’nin varlıklı bir kişi olduğu, davacının murisin oğlu, davalının ise murisin eşi ve davacının öz annesi olduğu, miras bırakan A..’nin eşi davalıya dava konusu taşınmazın ½ payını temliki ile beraber, 08.01.2010 tarihli akitle dava dışı 337 ada 50 parsel sayılı taşınmazın ½ payını da eşi davalıya satış suretiyle temlik ettiği, davalı Nuriye’nin ise, 17.02.2010 tarihli akitle, 337 ada 54 parsel sayılı taşınmazdaki (A) blok 1 ve 2 nolu bağımsız bölümlerin ½ şer paylarını eşi muris A..’ye satış suretiyle temlik ettiği görülmektedir.Yukarıda açıklanan ilke ve olgular birlikte değerlendirildiğinde, tapu kaydının iptalinde menfaati olan tanıkların dahi temlikin muvazaalı olmadığına dair davalı lehine beyanda bulundukları gözetildiğinde, miras bırakan ile eşi davalı arasında karşılıklı taşınmaz devirleri yapıldığı, murisin iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olmadığı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 19.3.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.