Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3750 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 9586 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: UZUNKÖPRÜ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 30/03/2012NUMARASI: 2011/461-2012/287Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisl davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.3.2013 Salı günü saat 9.55'de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldüDava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın Reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 388. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 298.) maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 389. (yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 298.) maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381. maddesinin son fıkrasının (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 294. maddesinin) getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda, kısa kararda, “davanın reddine” denildiği halde, gerekçeli kararda;1- Davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile davacıların ecrimisil isteminin Reddine,2- Davalının davaya konu Uzunköprü ilçesi, Halisehaütun mah. 131 ada 54 parsel sayılı taşınmazın 3. katına yapmış olduğu Müdahalenin Men’ine” şeklinde karar verilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca; 10.04.1992 gün, 1992/7 esas, 1992/4 karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.3.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.