MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/12/2009NUMARASI : 2007/355-2009/445Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 71184 ada 1 parsel sayılı taşınmazına davalının gecekondu yaparak haksız olarak müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.Davalı, dava konusu yere, ilişkin tapu tahsis belgesi bulunduğunu, ancak imar uygulaması sırasında başka parselden yer verildiğini, iyiniyetli olduğunu, en fazla 5 yıllık ecrimisil istenebileceğini, bina bedelinin ödenmesi gerektiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının davacıya ait taşınmaza haksız olarak müdahale ettiği gerekçesiyle elatmanın önlenmesine, ecrimisil talebinin kısmen kabulüne, davacı tarafından depo edilen bedelin karar kesinleştiğinde davalıya ödenmesine karar verilmiştir.Karar, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 7118 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya ait olduğu ve imar uygulaması ile oluştuğu görülmektedir. Davalının ise yine imar ile oluşan 7118 ada 4 parsel sayılı taşınmazda paydaş olduğu anlaşılmaktadır. İmar öncesi davalının 236 sayılı kadastral parselde, davacının ise 238 sayılı kadastral parselde tapu tahsis belgelerinin bulunduğu görülmektedir. Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Somut olayda, tarafların komşu kadastral parsellerde tapu tahsis belgelerinin bulunduğu 1997 yılında yapılan imar uygulaması sonucu değinilen imar parsellerinde malik oldukları anlaşılmakta olup,davalının imar uygulamasından sonra davacı parselinde kalan gecekondusunda tadilat yaparak genişlettiği tanıklarca beyan edilmektedir. Mahkemece yapılan uygulama sonucu alınan bilirkişi rapor ve krokisinde davalıya ait gecekondunun imar öncesi tapu tahsis belgesinin bulunduğu kadastral parselde kalıp kalmadığının belirlenmediği, kadastral parsel sınırları ile imar sonucu oluşan parsel sınırlarının aynı kroki üzerinde çakıştırılmadığı görülmektedir.Ayrıca davalının tapu tahsis belgesine göre 44 m2’lik evinin bulunmasına rağmen tadilat yaparak 88 m2’ye çıkarttığı dikkate alındığında,genişletilen alanın imar öncesi ve imar sonrası hangi kadastral parsellerde kaldığı irdelenmemiştir. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilke ve olgular gözetilerek inceleme ve araştırmanın yapılması hasıl olacak sonuca göre bir kararı verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Tarafların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile kararın açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.