Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3750 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 966 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ: AKŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 15/07/2004NUMARASI: 2000/119-2004/597 Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacı, 2469, 2471, 2473, 2475, 2480, 2482, 2410 ve 2491 parsel sayılı taşınmazların Akşehir Gölünün kıyı kenar çizgisinin göl tarafında kaldıklarını ileri sürüp, tapu iptali ile kıyı olarak kamuya terkinlerini istemiştir.Bir kısım davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişmeli taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümleri yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Asıl ve birleşen davalar, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve terkin isteklerine ilişkindir.Mahkemece, çekişmeli taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümleri yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü davacı hazine, kabul kapsamına giren bölüm yönünden temyiz etmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin 23.3.1976 tarihinde kesinleştiği, asıl ve birleşen davaların ise 27.12.1999, 29.12.1999, 28.3.2000 ve 14.4.2000 tarihlerinde açıldıkları anlaşılmaktadır.Her ne kadar çekişmeli taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümlerinin, devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden oldukları keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3.fıkrasına eklenen " bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 23.3.1976 ile davaların açıldığı tarihler arasında 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.Hemen belirtilmelidir ki, kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan ve re'sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda aleyhe bozma yasağı ilkesinin de uygulama yeri bulunmadığı izahtan varestedir.Diğer taraftan, dava bazı parsellerde kısmen bazı parsellerde tamamen kabul edildiği halde yargılama giderlerinden davalıların sorumlu tutulmadığı ve davalılara harç yüklenmediği ayrıca vekille temsil edilen davacı yararına avukatlık ücreti tayin ve takdir edilerek karar altına alınmadığı anlaşılmaktadır. O halde çekişmeli taşınmazlarla ilgili olarak herhangi bir kesin hükmün varlığından bahsedilemez.Hal böyle olunca,yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında davaların hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi için karar bozulmalıdır.Davacı, Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.