Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3747 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 12818 - Esas Yıl 2007
MAHKEMESİ : ARDEŞEN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/07/2006NUMARASI : 2006/151-2006/190Taraflar arasında görülen davada;Davacı,davalı adına kayıtlı 1995 parsel sayılı taşınmazın kıyıda kaldığını,kıyıların özel mülke konu olamayacak devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek tapunun iptali isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece,çekişmeli taşınmazın keşfen belirlenen kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.3.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen Hazine vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Mahkemece,davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden,toplanan delillerden; çekişmeli 1995 parsel sayılı taşınmazın 1992/5 sıra nolu tapu kaydına istinaden davalı adına kargir ev ve arsa vasfıyla tespit ve tescil edildiği kadastro tespitinin 28.1.1999 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Davacı Hazine,dava konusu taşınmazın kıyıda kaldığını,kıyıların özel mülke konu olamayacağını,devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Mahkemece,davanın kabulüne karar verilmişse de,dosyaya ibraz edilen davalının bayii ile Hazine ve köy tüzel kişiliğinin taraf olduğu 1980/159-260 karar sayılı kesinleşen tescil ilamının çekişmeli yere ilişkin olup olmadığı belirlenmiş değildir.Bilindiği üzere; anılan tescil ilam ve krokisindeki yerin dava konusu taşınmazla aynı yer olduğunun saptanması halinde Hazinenin de taraf olduğu kesinleşmiş ilamın tarafları bağlayacağı,eldeki dava yönünden de kesin hükmün sonuçlarını doğuracağı kuşkusuzdur.Öte yandan,hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve H.U.M.K.'nun 237. maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözönünde tutulur.Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal geçerlilik (hakikat) sayıldığından taraflarını bağlar.Hal böyle olunca,mahallinde bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak,davalı tarafından ibraz edilen 1980/159-260 karar sayılı tescil ilamının çekişmeli taşınmaza uygulanması,1995 parseli kapsadığının belirlenmesi halinde,davalının bayiinin taraf olduğu ilamıda davanın sebebini oluşturan "devletin hüküm ve tasarrufu altında yer olması olgusunun da incelendiği,bu olgunun çekişmeli yerin kıyıda kaldığı özel mülke konu olamayacağı iddiasını da kapsadığı ve davacı Hazineyi de bağlayacağı gözetilerek anılan ilamın çekişmeli taşınmaza ilişkin olup olmadığının kesin biçimde ortaya çıkarılması,hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,25.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.