Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3726 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 1559 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/11/1995NUMARASI : 1989/1147-823Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacılar,miras bırakan adına kayıtlı parsel sayılı taşınmazın sahte kimlik ve sahte veraset ilamına dayalı olarak 19.9.1988 tarihinde intikal ve davalı C...' satış işlemi yapıldığını ve bilahare davalı idare dışındaki davalılar arasında kısa aralıklarla ve çok düşük bedellerle "satış" şeklinde temliklerin gerçekleştirildiğini,davalı idarenin de gerekli özen ve dikkati göstermediğini ileri sürüp;tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.Davalı idare vekili, iddiaların doğru olmadığını,yapılan işlemlerde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.Davalılar C...ve A...,tapu kaydına güvenerek işlem yapan iyiniyetli üçüncü kişi olduklarını beyan ederek,davanın reddini savunmuşlar, diğer davalılar ise,davaya yanıt vermemişlerdir.Mahkemece,davalı A...ın iyiniyetli olduğu ve tapu iptali ve tescil davasında davalı idareye husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar H...,Z...,İ...,A..,B... ve S... tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü -KARAR-Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.Davada ileri sürülen hukuki sebep ve istek dikkate alındığında,davalı Hazineye husumet yöneltilemeyeceği gözetilmek suretiyle davalı idare yönünden davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine.Diğer temyiz itirazlarına gelince;Dosya içeriği ve toplanan delillerden,çekişme konusu parsel sayılı taşınmazın sahte işlemler sonucu davacının mirasçılığı gizlenmek (ketmi verese) suretiyle intikal işlemlerinin yapıldığı anlaşılmaktadır Mahkemece,son el durumunda bulunan kayıt maliki davalı A..H.. A... iyi niyet olduğu kabul edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Bilindiği üzere;hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiş tir.Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır.İşte bu nedenle Devlet,nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Hal böyle olunca,yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma,inceleme ve soruşturmanın yapılması,özellikle temyiz aşamasında ileri sürülen ve iddianamesi eklenen evrakta,son kayıt maliki olan davalı A..H... hakkında dava konusu taşınmazla ilgili olarak " resmi evrakta sahtecilik suçuna katılmak" suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı davanın halen Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olduğu anlaşılmakla ağır ceza mahkemesine açılan davanın sonucunun beklenmesi,adı geçen davalının temliki işlemle ilgili irtibatının bulunup bulunmadığı,sonuç itibariyle durumu bilen yada bilmesi gereken kişi konumunda bulunup bulunmadığının tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması;toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken,yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacılar H... Z..İ...A..,B... ve S..'. bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,5.4.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.