MAHKEMESİ : KIZILCAHAMAM ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 19/07/2002NUMARASI : 2001/165-2002/395Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 130 ada 356 parsel sayılı taşınmazı ölünceye kadar bakma akdiyle eşi davalıya temlikettiğini, murisin maddi durumununiyi olup, bakımın sağlanması için devre ihtiyacının bulunmadığını ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, dava konusu taşınmazın mirasçıların hak iddia etmemesi için temlik edildiğini, bakım borcunu yerine getirdiğini, iddiaların doğru bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi . .raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakanın çekişme konusu 356 parsel sayılı taşınmazı 22.05.2001 tarihli akitle ölünceye kadar bakma koşuluyla eşi davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacı, anılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.Somut olayda; davacının miras bırakanın ikinci eşinden olma çocuğu, davalının ise murisin 37 yıldır birlikte yaşadığı üçüncü eşi olduğu, kanser hastası olan murisin özel bakım ihtiyacının bulunduğu, esasen davalının beyanıyla, miras bırakanın kendisi ile aşırı ilgilenildiği ve bu bakım karşılığı yerin temlik edildiğinin bildirildiği, murisin gerçek iradesinin hakikaten mal kaçırma amaçlı olsa idi başka taşınmazları da davalıya temlik etmesi imkan dahilinde iken öyle bir yola başvurmadığı, diğer taraftan murisin 23 parça taşınmazının daha olduğu dosya kapsamı ile sabittir.O halde, anılan bu olgu ve bulgular, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, murisin yapmış olduğu temlikin, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olmadığı ve gerçek bakım karşılığı bulunduğunun kabulü gerekir.Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle, HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 1.4.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.