MAHKEMESİ : ALANYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/03/2012NUMARASI : 2010/269-2012/270Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Ü.. tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının miras bırakanı ve babası olan A. U.'ın 20.08.1952 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı Z.ile dava dışı Ü.K., M. Ç., A. U., Y. U., ölü oğulları M.ile A.'in eş ve çocuklarının kaldığı, davalılardan N.'in murisin oğlu M.in damadı, davalı Ü.'nün ise murisin gelini olduğu, ortak murislerinden intikal eden 38 ile 39 parsel sayılı taşınmazların mirasçılar adına miras payları oranında tescil edildikten sonra, ifraz edilebilmesi amacıyla iki parsel birleştirilerek 1690 nolu parselin oluşturulduğu, bütün mirasçıların katılımı ile 17.01.2008 tarihinde 1690 parselin taksim edildiği, taksim sonucunda davacıya 396 ada, 5 parselin müstakilen, 397 ada, 4 parselin davalılarla birlikte 1/3 er paylarla tescil edildiği, davanın 28.04.2010 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Davacı, 7 kardeşten her birinin payına 2500 m² yer isabet etmesine karşın, taksim sonucunda kendisi adına 1803 m² yer tescil edildiği, taksim ve tescil sırasında hataya düşürüldüğü ve kendisine eksik pay verildiği iddiası ile eldeki davayı açmıştır.Davalı vekili tarafından hak düşürücü süre geçirildikten sonra davanın açıldığına dair itirazda bulunulmuştur.Hak düşürücü süreyi düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 39. (818 sayılı Borçlar Kanununun 31. ) maddesi '' yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır'' hükmünü içermektedir. O halde, hak düşürücü sürenin geçmiş olması halinde mahkemece işin esasının incelenemeyeceği ve salt bu nedenle davanın reddine karar verileceği kuşkusuz olup, sürenin mahkeme tarafından resen dikkate alınıp incelenmeside yasal bir zorunluluk bulunmaktadır.Somut olayda; mahkemece davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı konusunda bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleme olanağı bulunmaktadır.Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler dikkate alınarak davanın yasal süresi içinde açılıp açılmadığının tespiti için araştırma ve inceleme yapılması, bildirdikleri taktirde taraf delillerinin toplanması, davanın süresi içinde açılmadığının tespiti halinde davanın reddine karar verilmesi, yasal süresinde açıldığı sonucuna varıldığı taktirde hata olgusunun yasal ve kabul görmüş Yargıtay ilkeleri dikkate alınarak sonuca gidilmesi gerekirken, ıttıla tarihini davalının ispat etmesi gerektiği şeklindeki yanılgılı değerlendirme ve noksan tahkikatle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile hükmün açıklanan nedenlere hasren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.3.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.