MAHKEMESİ : YUMURTALIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/11/2008NUMARASI : 2008/16-2008/335Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar ile davalı İ..tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, 140 parsel sayılı taşınmaz yönünden mülkiyete dayalı, 91 ile 191 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise zilyetliğe dayalı elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, 140 parsel yönünden davanın kabulüne, 91 ile 191 parseller yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.Hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.Dava konusu 140 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan incelemede; taşınmazın davacıların murisi olan M.D..ile davalılardan İ.'in eşi diğer davalıların annesi olan D. K. ve dava dışı şahıslar adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, bu haliyle davalıların kayıtla hukuksal bir ilgilerinin bulunmamakla birlikte, tarla niteliğinde olan çekişmeli taşınmazın davalıların tasarrufunda bulunduğu ancak, taşınmazı paydaş olan D.'ya tebean kullandıkları, davacıların kullanabileceği bir yerin bulunmadığı görülmektedir. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. 1- Somut olayda; belirlenen olgular yukarıda gösterilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, davalıların 140 parsel yönünden elatmanın önlenmesine karar verilmesi isabetli olmakla birlikte paya vaki elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde mutlak suretle elatmanın önlenmesine karar verilmesi doğru değildir.2- Dava konusu 91 ile 191 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;taşınmazların Hazine adına kayıtlı olduğu, tarafların kayıttan kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı, TMK'nın 981. ve devamı maddelerinde düzenlenen '' zilyetliğin korunması davası'' niteliğinde olduğu, HMK'nın 4/c (HUMK'nın 8/3.) maddeleri uyarınca davaya bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesine ait olup, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsiz olduğu anlaşılmakla dosyanın tefrik edilip Sulh Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde görevsiz mahkemede karar verilmesi de doğru değildir. Tarafların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.3.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.