MAHKEMESİ : ÇEŞME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/07/2004NUMARASI : 2003/135-2004/346Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, davalıların miras bırakanı adına kayıtlı 3003 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kısmen kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, tapusunun iptalini istemiştir.Davalılar, mülkiyet hakkının yasal yollarla kazanıldığını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, taşınmazın 1321 m2 lik kısmının kıyı kapsamında bulunduğunun keşfen saptandığı gerekçesiyle anılan kısmın tapusunun iptaline karar verilmiştir.Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. KARAR-Dava, çekişmeli taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olan kıyı kapsamında kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davalılar adına kayıtlı çekişme konusu 3003 ada 3 sayılı imar parselinin geldiği 243 sayılı kadastral parselin kadastro tespitinin 1978 yılında kesinleştiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Yasası’nın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.” cümlesi ve aynı Yasa’nın 3. maddesi ile de 3402 Sayılı Yasa’ya “Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindeki geçici 10. madde eklenmiştir.Somut olayda , kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açıktır.Bilindiği üzere; hak düşürücü süre olumsuz dava şartlarından olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Mahkemece, davanınl her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekli bir kuraldır. Kaldı ki, 5841 Sayılı Yasa ile getirilen değişikliklerin kesin hüküm halini almamış davalara da uygulanacağı öngörülmüştür.Hal böyle olunca, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler karşısında davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi için karar bozulmalıdır.Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.