Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3634 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 1907 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : İSKENDERUN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/06/2006NUMARASI : 2000/577-144Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakan Y.. M..un ... ve ve ... parsel sayılı taşınmazlarını mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı biçimde davalılara devrettiğini ileri sürerek miras payları oranında iptal tescil, olmadığı takdirde tenkis istemişlerdir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, temliklerin muvazaalı yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalıların süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 3.4.2007 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden C...S... vekili Avukat.....ile temyiz edilen vs. vekili Avukat ...geldiler davetiye tebliğe rağmen diğer temyiz edenler vekili avukatlar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ....tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü : -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda ; değinilen ilke ve yasa hükümleri göz ardı edilerek, kısa kararda davayı açan mirasçıların payları oranında dava kabul edildiği halde, gerekçeli kararda tüm mirasçıları kapsar biçimde iptal-tescile hükmedilmek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 500.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.4.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.