MAHKEMESİ: GEREDE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/03/2004NUMARASI : 1996/322-2004/78Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları R.. E..'ün .., .. ve ... parsel sayılı taşınmazlardaki miras payını davalı oğluna satış suretiyle devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve pay oranında tescile, mümkün olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında davacı O.. yönünden açılan davayı takip etmediklerini bildirmişlerdir. Davalı, murisin sağlığında davacı tarafından aynı iddialarla açılan davanın reddedildiğini, işlediği bir suçtan dolayı cezaevine giren ve iyi hali ile serbest bırakılan davacı S..’in tek başına dava açamayacağını, muvazaa iddialarının da doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacı O.. yönünden açılan davanın takip edilmemesi sebebi ile HUMK'un 409. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, diğer davacının saklı payının ihlal edildiği gerekçesi ile tenkis isteğinin kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacı S.. E.. vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkin olup, mahkemece; davacı O.. yönünden açılan davanın takip edilmemesi sebebi ile HUMK'un 409. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, diğer davacı yönünden tenkis isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ve davalı Y..'un miras bırakanı E..'ün maliki olduğu .., .., .. ve ...parsel sayılı taşınmazlardaki payını 16.02.1989 tarihinde satış suretiyle davalı Yunus'a temlik ettiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; Türk Medeni Kanunun 560 ile 571. maddesi aralarında öngörülen tenkis davaları miras bırakanın bağış gibi sağlararası vasiyet ve miras mukavelesi şeklindeki yapmış olduğu ölüme bağlı tasarruflarına ilişkindir. Oysa somut olayda miras bırakanın temlikinin bahis konusu edilen işlemlerden olmadığı, aksine satış şeklinde gerçekleştirildiği kayden sabittir.Böylesi bir temlikin ise koşullarının varlığı halinde 1.4.1974 tarih, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarıca muris muvazaasına tabi olacağı tartışmasızdır.Davada tenkis isteği yanında muris muvazaasına da dayanıldığı halde mahkemece bu istek gözardı edilerek neticeye gidilmiştir. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Hal böyle olunca; muris muvazaası yönünden yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde tarafların bildirdikleri ve bildirecekleri delillerin toplanması, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilerek soruşturmanın tamamlanması, hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacı S.. E.. vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.