MAHKEMESİ: SEFERİHİSAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ: 18/12/2008NUMARASI: 2008/132-2008/342Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalıların murisi A.Ş. adına kayıtlı 272 ada 189 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, ancak ne kadarının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının keşfen belirleneceğinden davayı taşınmazın tamamına hasrettiklerini ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılmasını istemiştir.Davalı S.., davanın reddini savunmuş, diğer davalılar yanıt vermemiştir.Dava konusu taşınmazın tamamının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kubülüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; " yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olmadığı" gerekçesiylel bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının belirlendiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı S.Ş. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve sicilin kütükten terkini isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 4.12.1979 tarihinde yapıldığı, 28.2.1986'da kesinleştiği ve davanın 16.1.2006 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Her nekadar; nizalı taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümü devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince ) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. Fıkrasına eklenen " bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 28.2.1986 ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir. Bilindiği üzere, hak düşürücü süre olumsuz dava şartlarından olup kamu düzeni ile ilgilidir.Mahkemece davanın her aşamasında res'en gözetilmesi gerekli bir kuraldır. Kaldı ki, 5841 Sayılı Yasa ile getirilen değişikliklerin kesin hüküm halini almamış davalara da uygulanacağı öngörülmüştür.Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetilmek suretiyle bir hüküm kurulmak üzere karar bozulmalıdır.Öyleyse, davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.