Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3597 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 13549 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : BOLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/12/2007NUMARASI : 2006/24-2007/349Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakan babaları H. Y.9,15,112 ve 277 parsel sayılı taşınmazlarını davalı olan torunu Özer'e,..parsel sayılı taşınmazını da davalı oğlu A.e mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak temlik ettiğini ileri sürerek, payları oranında iptal ve tescil olmazsa tenkis isteminde bulunmuşlardır.Davalılar, davaya konu 277 nolu parselin Ö.e ölünceye kadar bakım akdiyle devredildiğini, bakım koşullarını yerine getirdiklerini, diğer taşınmazların ise bedeli ile satın alındığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 30.3.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ..geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ..... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek; gerekçeli kararda 9, 15, 112 ve 277 parsel sayılı taşınmazların devir akitlerinin iptaliyle payları oranında davacılar adına tesciline karar verilerek, dava konusu 142 nolu parsel yönünden hüküm kurulmadığı halde, kısa kararda davanın kabulüne karar verilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.Kabule göre de, harcın dava konusu taşınmazlarda iptal ve tescili istenen paya tekabül eden değer üzerinden alınması gerekeceği gözardı edilmesi doğru olmadığı gibi; dava dilekçesinde belirtilen ve itiraza uğramayan dava değeri üzerinden avukatlık parasına hükmedilmesi gerekirken keşfen saptanan ancak yargılama aşamasında harcı tamamlanmayan değer üzerinden fazla vekalet ücreti takdiri de isabetsizdir.Hal böyle olunca, hükmün 10.4.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 Sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 30.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.