MAHKEMESİ : TRABZON 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/11/2013NUMARASI : 2013/27-2013/546Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve pay oranında tescil isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakan anneleri H.. E.. ve kardeşleri ile birlikte iştirak halinde malik oldukları 305,306 ve 856 parsel sayılı taşınmazlardaki annelerinin payının kandırılarak satış şeklinde davalıya devredildiğini, devrin muvazaalı olup bedel içermediğini ileri sürerek, tapu kaydındaki davalı payının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.Davalı, kandırma ve muvazaanın sözkonusu olmadığını, murisin ölümünden sonra taraflar arasında taksim yapılıp son anda davacının bundan vazgeçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, murisin bakımının davacının da rıza ve iradesiyle davalı tarafça gerçekleştirildiği, buna göre pay devrinin yapıldığı, muvazaanın sözkonusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan H.. E..’ın, eşi O.. E..’dan intikal eden, elbirliği halinde malik olduğu dava konusu 305,306 ve 856 parsel sayılı taşınmazlardaki payını 08/04/2009 tarihinde davalı oğlu M.. E..’a satış suretiyle temlik ettiği; 1924 doğumlu olan mirasbırakanın 27.05.2011 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı İsmail, davalı Mahmut ve dava dışı Ali’yi bıraktığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213. (6098 sayılı T.B.K. 237) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; mahkemece anılan ilkeler doğrultusunda hüküm kurmaya yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Şöyle ki; miras bırakanın başkaca malvarlığının olup olmadığı, sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, dava dışı mirasçılara temlik ettiği taşınmazlar bulunup bulunmadığı hususları araştırılmış değildir.Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak, murisin temlik tarihindeki tüm malvarlığının eksiksiz saptanması, temlike konu taşınmazlar ile mirasbırakanın terekesinde bulunan taşınmazların değerlerinin tespit edilerek, kıyas yapılmak suretiyle temliklerin makul düzeyde kalıp kalmadığının değerlendirilmesi, toplanacak delillerin toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlere hasren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.