MAHKEMESİ : FATİH 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/11/2007NUMARASI : 2005/273-2007/317Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, ortak miras bırakanları A... O...’.. mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak dava konusu 2049 ada 10 parsel sayılı taşınmazını satış suretiyle davalıya temlik ettiğini ileri sürerek tapunun iptali ile tüm mirasçılar adına tescili isteğinde bulunmuştur.Davalı, satışın gerçek satış olduğunu bedelin bir kısmının banka yoluyla ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, muvazaa iddiası sabit olmadığından davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ....raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteğinin değerden reddiyle gereği görüşülüp düşünüldü.Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı terekeye iade isteği ile açılan tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden, davacıların miras bırakanın önceki evliliklerinden olma çocukları,davalının ise üçüncü eşi olduğu ve dava konusu 2049 ada 10 parsel sayılı taşınmazın miras bırakan A... O... A..tarafından 27.10.2004 tarihli akitle intifaını üzerinde bırakarak kuru mülkiyetini 11.000 YTL bedelle davalı eşi S.....satış suretiyle temlik ettiği görülmektedir.Davacılar anılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere,uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer birsöyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış güçünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; bedeller arasında fark olması, miras bırakanın varlıklı bir kimse oluşu, mal satmaya ihtiyacının olmaması, davalının belli bir meslek ve gelirinin bulunmaması diğer taraftan davalının taşınmazın satış bedelini önceki evliliğinden olma oğluna ait şirketin geliri ile ödediğine dair bir takım çekler ibraz edilmiş ise de, muhtelif tarihli çeklerin bu taşınmazın bedeli karşılığı olduğuna belirlenemediği, çeklerde davalının cirosunun bulunmaması, dosyaya yansıyan diğer bilgi ve belgeler, dinlenen tanık anlatımları yukarıdaki ilkelerle birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde miras bırakanın temlikinin diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirildiğinin kabulü gerekir..Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek açıklanan gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. md. gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.